tag:blogger.com,1999:blog-199598582024-03-23T20:47:38.172+03:00Yalnızlar Kraliçesiyalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.comBlogger157125tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-82521901654175377232013-02-22T00:45:00.000+02:002013-02-22T00:45:15.391+02:00yazmayı özlemişim yavv.. umarım gelip geçici değildir. nerde benim blog arkadaşlarım.. hoş geldim benn..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-75500688243984245352013-02-22T00:43:00.002+02:002013-02-22T00:43:54.982+02:00bize posta koyuyo sıppa.. ne bu be dedim, çoçukluğumda babadan, gençliğimde kocadan, şimdi de senden mi .. huzursuzluk yaratma diye çıkıştım. o kendini bilir zaten..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-6044267350050213472013-02-22T00:38:00.002+02:002013-02-22T00:38:38.216+02:00otobüs yolculuğunu sevmem, sıkıcı gelir bana.. sessiz bir ortamda yoldan otobüsler geçiyor. hani vızztt diye bir ses çıkartırlar ya, içim bir hoş olur, arabada bulunanlar adına üzülürüm. seksenlerden önce üniversiteler kaynıyorken bir haftada iki seferden dört kez gelip gitmişliğim vardır dokuz saatlik yolu. boykot vardır veya okul olaylardan kapatılmıştır gelirsin memleketine, haber gelir açıldı diye.. birgün sonra yine kargaşadan kapanır.... gider gelirsin çaresiz.. o yıllardan kalma sıkıntı herhalde.. <br />
<br />
filozofla da yolculuğa bayılırım ama, ben aslında onunla herşeyi yapmayı seviyorum yaa..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-48086601150029386732010-07-30T16:12:00.002+03:002010-07-30T17:10:42.455+03:00çok oldu yazmayalı çookkk.. hiç mi zamanım olmadı, hayır, yazmak içimden gelmedi işte, nedensiz...<br /><br />ah benim aptal kafam, hep söz veriyorum kendime, birilerine yardımcı olmak amaçlı, başkalarından istekte bulunma diye.. ama çoğu sefer bunu başaramıyorum.. bırak herkes neyi nasıl yapacaksa yapsın..sana ne..<br /><br />sıcaklarla aram iyi değil.. evde, işte hep klima çalışıyor, bu da beni hasta yapıyor.. kış gelse artık diyorum..<br /><br />işyerinde köklü değişiklikler yaptık. elemanların bazıları işten çıkarıldı..kimi haketmişti, kimini de yönetim kurulu çoğunluk kararı ile..işyerinde verimli de olsa, özel hayatındaki çalkantılar ve bunun kuruma yansıması gibi nedenlerle.. kiminin de geçen yıl verdiği yanlış kararlar ve uygulamadaki aksaklıklar.. oysa "baştaki" sezmişti buyıl gidebileceğini, yeni okul arayışları içine gireceğini bildirmişti bana.. ama ben ona önümüzdeki yıl da bizimle çalışmasını söylemiştim, ama yönetim kurulu istemedi yıl içindeki yanlış bir uygulama onun da sonunu getirdi..<br /><br />ağustos sonunda 80 mezunlarının yemeği var burada, ev sahibiyiz yani.. yurdun değişik bölgelerinden ve yurt dışından arkadaşlar katılacak. filozofun işleri yoğun, yatacak yer ayarlama ve yemek olayını ben üstlendim. mart ayından beri arkadaşlara ulaşma kaç kişi gün sayısı konusunda bilgi alma konularında sonuca ulaştım. herşey hazır gibi.. facelerine yazmama rağmen hala bazı arkadaşların geriye dönmemeleri büyük saygısızlık.. hemde sayfalarına girdiklerini gördüğüm halde..<br /><br />çok kalabalık burası, heryer insan kaynıyoo.. arabalar, yayalar vs..marketlerdeki kasa önü sıraları da cabası.. işte böyle sevgili günlük, uzatmadan uğrarım yine sana..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-90818649402121039102010-06-21T16:47:00.001+03:002010-06-21T17:09:26.372+03:00İLHAN SELÇUKKOCA YÜREK, SOL HAREKETİN CESUR, DÜRÜST ve DEVRİMCİ SÖZCÜSÜ... IŞIKLAR İÇİNDE UYU...<br /><br />YERİN DOLDURULAMAYACAK.. TEKER TEKER GİDİYORSUNUZ İŞTE.....yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-57073919503254234202009-11-27T02:45:00.000+02:002009-11-27T02:51:15.426+02:00herkese iyi bayramlar..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-84598206487245369602009-11-24T11:47:00.000+02:002009-11-24T11:48:43.669+02:00kutlamatüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-18125550074452380242009-11-10T12:38:00.002+02:002009-11-10T13:41:59.576+02:00DAVETbugün şöyle bir eski yazılarıma bakayım dedim de, o gün için ne kadar önemli , bugün sıradan gelen şeyler çarptı gözüme.. nassı yaa demeğe gerek yok, öyle işte..<br /><br />on kasım, Atatürk ü anma proğramı önce okul bahçesinde sonra konferans salonunda devam etti.. benim yanıma da anaokulu beş yaş öğrencileri düştü. yanımda oturan kız öğrenciye adını sordum..<br />-dağlar kızı reyhan dedi.. mıncıkla heryerini sıpanın..öyle tatlılar ki, bayılıyorum onları izlemeğe.. <br /><br />günle ilgili okulda defter açılmış. öğrenci, öğretmen, gelen ziyaretçi bile bişiiler karalamış.. okudukça yazılanları, umudumuzu kaybetmememiz gerektiği sonucuna vardım..dolu dolu yazmış öğrenciler, içi boş, klişeleşmiş sözler değil yazılanlar. hissedilenlerin yazıldığı hemen anlaşılıyor.. <br /><br />facebook sayesinde fakültedeki arkadaşlarımızın bazılarıyla yazışıyorduk. ege bölgesinde oturanlar eylül başında arkadaşları izmir de ağırlamak üzere davet etmişlerdi.. filozof la ben de katıldım. yurdun değişik bölgelerinden, kıbrıs tan, almanya dan bu amaçla gelen arkadaşlarımız vardı.. 1979 8l le sınırlı tutmuşlardı grubu..ilk görüşme ve buluşma hali görülmeye değerdi.. çoğunluğu elinde o yıllara ait fotoğraf, aaaa oooo lar eşliğinde yeniden tanışıldı. kolay değil arkadaşlar 30 koca yıl geçmiş üstünden..şunu anladım, gözlerdeki anlam değişmiyor, çoğunu o şekilde hatırladım, hele bi arkadaşın ad soyadından hatırladım yüzünü hiç çıkartamadan.. sonra sonra herşey yerine oturdu.. 72 kişiydik toplam.. bazıları çok değişmiş, kimisi hiç.. torun sahibi olan da vardı, kaynana olan da, üni de çocuk okutan da..ilginç olan o yıllarda sevgili olanların durumuydu..severim öyle şeyleri gözlemeyi, meraklı melahat misali.. o yıllara ait yüzlerce mezun arasından sadece üç çift vardı, çıktığıyla evlenen.. bayan arkadaşlar kocalarını getirmemişlerdi ama erkeklerin çoğunun karısı yanındaydı, çocukları birbiriyle tanıştı kaynaştı.. hepimiz devr imciydik o yıllarda, şimdi sosyal demokrat çoğu.. bıraktığımız yerden devam ettik sohbetlere sanki, o kadar sıcaktı ilişkiler.. bi arkadaş dedi ki"bizi engellediler, devr imciler çıkmaz sevgili olmaz, siz gizli gizli yürütmüşünüz helal olsun" . yoksa bizimde vardı beğendiklerimiz, çıkamadık, gezemedik diye hayıflandı..80 gençliğiydik biz sonra da oniki eylül mağdurları.. arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu içeri girmiş, ne yaptığını bilmeden, suçu olmadan..kimi yirmi gün kimi onyedi yıl.. tutturabilene.. vay arkası olmayanın haline.. salı akşamları 12 eylülü anlatan bir dizi var ya, askerin polisin tutumunun abartılı çekildiğini düşünenler varmış bir yerlerde okumuştum.. hiç abartı yok, aynen öyleydi o yıllar. suçunu bilmeden yıllarca yatan insanlar, aynen bugün olduğu gibi.. sahi, h a be ral, bal bay neden yatıyorlar içeride.. seneye ağustosta aynı grubu ağırlamak için altınoluğa davet ettik, ev sahibi biziz yani.. çoğumuz işyerlerinde birbirimize hanımlı beyli hitap ederiz ya, arkadaşlar değişik mevkilerde, işlerde.. ama adlarının sonuna bey hanım eklemesi yapmadık, bu da ilginçti..yirmili yaşlarda ve okul sıralarındaydık, ağzımız da kulaklarımızda..<br /><br />HAYDİ KALIN SAĞLICAKLA..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-66106949987005504532009-11-07T15:23:00.002+02:002009-11-07T15:35:50.990+02:00sağlıkönce ayakta bir ağrı, dr gidiş, adale ağrısı denmesi ama geçmemesi, izmir dokuz eylül tıp a gidiş, ayak damarının tıkalı olduğunun tahmin edilmesi, dobbler çekimi, tıkalı olduğunun kesinleşmesi, anjiyo yapılması, iki ayak anadamarının da tıkalı olduğu, üstelik dört kalp damarının da kapılı oluşu.. üstelik, kalbinden hiç rahatsızlık duymaması... çaresizlik, şaşırma..üzülme.. ankara gataya gidiş ve by pas, dört damarı değişti babacığımın. onaltı gün ankaradaydık. dün evimize geldik. herşey yolunda, olması gibi seyrediyor herşey..üç ay sonra ayak damarlarına yapay damar takılacak. işte böyle sevgili dostlar, herşey güllük gülüstanlık geçmiyor arada dikenler de batıyor insana. sağlıkla sevgiyle kalın.. gata ya doktorumuza, ekibine, güler yüzlü sağlık çalışanlarına sonsuz teşekkürler..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-74949827512323593932009-09-28T00:29:00.002+03:002009-09-28T00:57:20.510+03:00bu güne özgüdün amcam vefat etti, çocukları geldi değişik illerden ve gömüldü.. 76 yaşındaymış. ...mış diyorum zira çok yakınlığımız yoktu, soğuk ilişkiler..biz de sabah erken davranıp balıkesir e gittik, cenazeye yetişildi..uzun süredir hasta olduğundan beklenen birşeydi ama yine de ölüm.. gerçeğin ta kendisi..yine bütün sülale biraraya gelmiş, erkekler mezarda bizler evdeydik, akrabaları da görmek şansım oldu. babamın büyüğü halam var 86 yaşında ama maşallah çok sağlıklı. baba tarafı uzun yaşıyor zira babaannem 99 yaşında öldü.. halamdan bahsediyordum, kendisi hoş bir insan.. bizi gördüğünde, böylece bayramlarda da bana da gelin diye başladı söze, başka zaman istemezmiş gibi.. dedim ya sıkı fıkı ilişki içinde değiliz.. yabancılar yavaş yavaş dağıldı, yakınlar var.. bana dedi ki "ne zaman emekli olacaksın" oldum dedim.. başını kapat, ayağına çorap da giy, hacca git.. halacığımın dünya görüşü bu kadar işte.. gülümsedim, kırmak istemedim. bi süre sonra "kızdın mı bana "dedi.." yok kızmadım, uyardan ya hala " dedim. onun için insan olmanın erdemi, başını ört, namaz kıl, hacca git.. bu kadarcık işte.. hep dindardı halam.. ama çocukluğumuzda, bahçesinden getirdiği meyvelerden bir tane bile vermezdi bize. saklardı sepetini kuytu köşelere.. yolu babaannemin evinden geçerdi, oralarda saklardı işte.. birtek hediyesi yok bende.. sıkı, cimri.. eh halacığım sen çok yaşa emi..<br /><br />bayramda annemlere gidemedik, arife günü midilli adasına gittik, bayram sonu da döndük. filozof un iki yıllık vizesi vardı, benim için de bir ay önce kadar tur şirketine vermişti pasaportumu vize için.. tatilde tur olduğunu öğrendik ve niyetlendik..iyi de oldu.. iki gün molivos da, iki gün de midilli de kaldık..<br /><br />ekonomik krizden, okulda kayıtlar azaldı geçen yıllara göre.. yönetim kurulu toplantısı yapacağız bakalım ne çıkacak..başka yazacaklarım da vardı ama bu günlük bu kadar.. haydi kalın sağlıcakla..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-27805147799717744942009-07-24T00:48:00.002+03:002009-07-24T01:36:31.642+03:00başlık önce yayımlandı, yazısı sonra.. parmak takılması ve .... <br /><br />im ra lı daki çözüm planı hazırlıyomuş ya, sakın çan ka ya dakinin tarihi fırsat dediği bu olmasın!<br /><br />h. üz mez içerde, tamam da kurbana sağlam raporu verenler nerde? <br /><br />ta y y ip uyardı, davulcuya ya da zurnacıya gider kızlarınız diye..aman, h. ü z me z in evine temizliğe gitmesinler de!!<br /><br />ülkede herkes sigara yasağını alkışlıyor, yurt se ver ler tutuklanıyor, su bay ların gururu ile oynanıyor, rt ük başına lai k likle arası iyi olmayan biri getiriliyor, i mam ha tip li sele rinin katsayı sorunları hallediliyor, mezun olanların doktor, emniyet müdürü, öğretmen, kaymakam olmasının yolu sonuna kadar açılıyor, ihale kurumu maliye bakanlığına bağlanıyor, kıdem tazminatlarının kaldırılması yönünde kamuoyu alıştırılmaya çalışılıyor, i dil bi ret in konseri basılıyor, si vas ın eşiğinden dönülüyor, ama hiçbiri gözaltına alınmıyor, kuran kur slarının ce ma atlere devredilmesi isteniyor, foto ko pi bel gesi aslına ulaşılamıyor, ama çok okumayan halkın, orduyu tu kaka gösterme çabası sonucunda halkın kulağına kar suyu kaçırılıyor, askerlerin sivil mahkelerde yargılanabilmesinin yolunu açan gece yarısı kanunlarıyla, foto ko pi belgesinin aslını bir türlü ortaya çıkaramıyor fg po li si..asıl amaç bu yasanın çıkarılmasıydı zaten..çamur at izi kalsın mantığı, asker istediği kadar ben dar be yapmayacağım, de mok rasiye sonuna kadar bağlıyım diye çırpınsın dursun, amacına ulaşmak isteyenler, bir taşla b.irkaç kuş vurdu zaten.. hani yar gı ba ğımsı zdı, kaç gündür ba ka nın dan çan ka yadakine kadar top lan tılar, bas kılar, niyet malum da vanın sa v cı larının ye rinin değişşmemesi..<br /><br />bütün bunlar olurken, ülkede herkes fa şi zan si gara yasağını alkışlıyor.. a na ya sa mah kemesi ile ha kimler sav cılar yük. kurulunun üye sayısı ve üye seçimi nin değiştirilerek, ik ti darın mutlak kontrolü altına alınmasının he sapları yapılıyor. dış borç çatlaması, iç borç patlaması, dört gençten birinin işsizliği, ek ono minin küçülmesi, za mlar, yoksulluk, yolsuz luk, ge micik, pır la ntalar, ifla slar, icralar, in tiharlar, te ca vüz ler ve daha beterleri yaşanmıyormuş gibi herkes işi gücü bırakmış, f a şizan sigara ya sağını alkışlıyor..si ga ra yas ağını niye lü ks mekan larda yaptınız da, hak ka rini n d ağl ıca köyünün kah vesinde yapmadınız..gerçek amaç, si ga ra yasağı ile al kollü içki yi ya sak lamanın bir pro vasıdır bu..u yanın!!! gü vencesinin po lis olduğu ya rı is la mi bir rej im dir bu""tay yip herkes haddini bilecek dedi..daha ne desin.. uyanın!!! si ga ra nın dumanından değil, fa şizm den boğ ula cak sınız!!!yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-86899236176737873542009-07-24T00:45:00.000+03:002009-07-24T00:47:59.561+03:00vaziyet seasom sonyalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-34052992883403340362009-07-22T22:51:00.003+03:002009-07-23T00:40:33.990+03:00memleketimden insan manzaralarıiki gün önce, aya ilk ayak basmanın üzerinden kırk yıl geçmiş. gazetelerden bu haberi okumam, beni çocukluğuma götürdü. bugün gibi hatırlıyorum, o zamanlar 80 li yaşlara doğru yol alan dedem, annem, babam ve kardeşlerim akşam yemeğindeyiz. öğretmenimiz söylemişti derste aya çıkıldığını. dedemin kulakları ağır işitiyor sesimi yükselterek ona söyledim bu önemli haberi. olmaz öyle şey dedi arnavut şivesiyle, inanmadı. rahmetli dedem, yugoslavya göçmeni. medreseyi bitirmiş, matematik öğretmeni olmuş, baskılardan kaçmış türkiyeye. adanayı göstermiş hükümet yerleşmesi için, çok sıcak gelmiş orası yaşayamayacağını düşünmüş sonra balıkesir e yerleşmiş. tayin olmuş öğretmen olarak, şapka devrimiyle fesini çıkartıp şapka takması söylenince istifa etmiş, cami hocalığı yapmış. benim ortaokula gittiğim dönemlerde, şapka takılıyordu kız erkek ayırt etmeden..şapkadan yana dertli olan dedem, bu yüzden istemedi okula gitmemi. annem, babasını da kırmak istemiyodu, bana tembih ediyordu dedeni görünce şapkanı çıkar, çantana gizle diye.. anneannem ben doğmadan ölmüş, her akşam dedeme yemek götürürdük birkaç kap çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda..sevecen de birisiydi, severdi torunlarını.. ramazanda bizde kalırdı. akşam namazını camide kılar, o gelmeden yemeğe oturmazdık , çocuğuz, oruç tutmuşuz, nasıl sabırsızlanıyoruz ev camiye yakın ama yaşlılığından o kadar ağır yürürdü ki adımlarını sayardık yola çıkarak, sanki gücümüz olsa da onu kuş gibi uçurabilsek sofraya..iştahlıydı, eti çok severdi..bazen yemeği fazla kaçırır, hastalanırdı. hey gidi yıllar heyy..ben lise ikideyken de kaybettik onu. son aylarda hep yattı, bilinçsizce..<br /><br />bizim buralar pek bi kalabalıklaştı, memlekette kriz var güya, bu yıl daha da kalabalık. esnaf, kuru kalabalık, alışveriş yok diyor..ama oteller, pansiyonlar dolu, arabadan geçilmiyor, evimin oralarda park yeri bulmak büyük sorun.. istanbul lu arkadaşlar üstüne alınmasın ama, 34 plakalar ne yeşil ne kırmızı ışık, hak getire.. her koşulda geçiş üstünlüğü onların. sanki şehirlerinde heryere park edebiliyorlar gibi, peynir alacak tam dükkan önüne, yemek yiyecek düzensizce restoran önüne park ediyolar. sonra da bir keşmekeşlik ki sormayın caddede bile rahat kullanılamıyo araba hatalı parklardan.<br /><br />evimin hemen altında kargo, yanında da mobilya mağazası var. bu nedenle de sıkıntı yaşıyorum park konusunda.. kargo arabası yanaşacak yer bulamıyo kendine, mobilya götürecek araba , malı alamıyor mağazadan..bir iki üç beş, bunlar akıllandılar kendi arabalarının geleceği yerlere bişiler koyuyorlar, ben hemen onları yana çekip içeriye giriyorum, komşuluk ilişkileri, anlayışlı davranıyorlar.. geçen gün kendilerine ayırdıkları yere 34 plaka son model bir cip yanıştı, içinden kelli felli bir adam indi, ben balkon yıkıyorum. işe yeni girmiş çömez hemen uyardı adamı.. aktör bi havalı bi havalı.. diklendi, parkettim ne yapabileceksin diye bağırıyo, birkaç da argo sözcükle.. güneş başına geçmiş anlaşılan. satış yetkilisi koştu geldi hemen, belli ki müşterileriymiş,çömez tanıyamadı işe yeni girmiş. bişiler konuştular, çömez özür diledi, aktörün sakinleşeceği yok,gitmesi gereken mobilya zamanında gitmemiş, bi de yetkiliye esti gürledi.. dünyayı o yarattı sanki, öyle havalarda, herkese tepeden bakan tiplerden.. bindi gitti cipine.. çömez ve satış yetkilisi arkasından okuyup üflediler, gururlarını kurtardılar birbirlerine karşı..<br /><br />yine geçenlerde, şehre hakim bi tepede, sıcaklarda bile üfür üfür esen restoran kafede, bişiler yiyip içiyoruz.. hemen önümüzdeki masada, küçük çocukları olan bir çift oturuyo. beye mesaj geldi eşi açmak istedi.. bi itişme oldu aralarında. adam öylesine öfkelendi ki, kadının koluna vuruyor, çimdiriyor herkesin önünde şiddet uyguluyor hem fiziksel hem psikolojik. kadın sindi sindi, adamın belli ki kaçakları var, suç bastırıyor..ufacık çocuğun bile gıkı çıkmıyor yani, toptan sindirme harekatı.. telefonu açtırmadı, kızdı kızdı kızdı, kadın küçüldü küçüldü, yok oldu sanki, göz kapağını bile kıpırdatamaz duruma geldi..herkesin içinde bunu yapıyorsa, evde neler yapıyor kimbilir.. huuffff yine üzüldüm bak..<br /><br />herkesler tatil yapıyor, bende tatil filan yok. öğrenci kayıtları, alacakların tahsili, telefonlar, görüşmeler. işim çook..daha önceki yıllarda bizde çalışmış, şimdi başka bir okulda görev almış bir yıkama yağlamacı, kendi başlayacağı sınıfa bizden öğrenci götürme çabaları sinirlerimi hoplattı. telfn açtım konuştum, dinlemek istemiyorum seni deyip yüzüne kapattım. bu abdestle çok namaz kılacağını umuyorum. ama hala kafam bu konuyla meşgul.. çünkü kimseleri kırmak istemem, bizi kırıyorlar ki..<br /><br />bu seferki manzaralar benden bu kadar. kalın sağlıcakla...yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-76162319318909196982009-06-17T03:12:00.002+03:002009-06-17T03:34:59.235+03:0080 li yıllareyyy facebook, sen nelere kaadirsin. çevremde, özellikle de daha genç nesil, ilk orta lise ve üniversite arkadaşlarını buldukça onlara gıpta ediyordum. ahh keşke ben de izini kaybettiğim arkadaşlarımın izini bulabilsem diye. bu konuda hiç de umudum yoktu hani, hayal bile edemiyordum. üç dört ay önce üni. haberleştiğimiz bir arkadaşım, kendi gayretleriyle arkadaşlarımızın bir kısmını bulduğunu, ankara da bir lokalde buluşacaklarını söyledi, işimiz vardı gidemedik. facabook tan buluşma resimlerini yayımlamışlar hem de hocalarımızı da davet ederek bir araya gelmişler. onları görünce öylesine heyecanlandım ve mutlu oldum ki.. bazılarını hiç tanımadım, birisi bana yazmış otuz yıl sonra adımdan çıkarmış beni ama benim onu tanımam mümkün değil, kimisi pek değişmemiş, otuz yıl öncesinden izler taşıyorlar.. bazı arkadaşlarda saç baş kalmamış, çoğu ben gibi kilo almış, hepsinin 25 yaşını aşmış çocukları..<br /><br />işte bu gruptan çok da sevdiğim bir arkadaşımla haberleşiyorduk, altınoluğa tatile gelmek istediğini söyledi..ona otelden yer ayarladım ve bugün buluştuk. sanki aradan yıllar geçmemiş gibi, bıraktığımız yerden sohbete daldık. sonra yemeğe gittik, saatlerce konuştuk konuştuk. birbirimize anlatacak ne çok şeyimiz vardı.. eylül ayında grubu burada ağırlamak istiyoruz, inşallah gerçekleştirebiliriz, çünkü izmir de buluşmak için karar almışlar.<br /><br />ey teknoloji, ne diiimm sana, büyüksün. koco koca yıllardan sonra bizi buluşturdun. biz 80 ihtilali kuşağı olduğumuzdan hepimiz biryere dağıldık, kimi içeri, kimi yurt dışı, işte şimdi birlikteyiz, birbirimizi ilk görüşte tanımasak da öğrencilik fotoğraflarıyla, anılarla o yıllara dönüyoruz..kaldığımız yerden devam..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-40397916284080917242009-02-14T01:10:00.003+02:002009-02-14T02:13:03.223+02:00sevgili mi?saatdört yoksun<br />saat beş, yok<br />altı, yei, ertesi gün<br />daha ertesi<br />ve belki kimbilir...<br /><br />kitap okurum<br />içinde sen varsın<br />şarkı dinlerim<br />içinde sen<br />oturdum ekmeğimi yerim<br />karşımda sen oturursun<br />çalışırım,<br />karşımda sen<br /><br />en güzel deniz,<br />henüz gidilmemiş olandır<br />en güzel çoçuk<br />henüz büyümedi<br />en güzel günlerimiz<br />henüz yaşamadıklarımız<br />ve sana söylemek istediğim<br />en güzel söz<br />henüz söylememiş<br />olduğum sözdür<br />o şimdi ne yapıyor?<br />şu anda, şimdi, şimdi<br />evde mi, sokakta mı?<br />çalışıyor mu,uzanmış mı,<br />ayakta mı?<br />kolunu kaldırmış olabilir mi?<br />hey gülüm<br />beyaz kalın bileğini nasıl<br />da çırılçıplak eder bu<br />hareketi<br /><br />o şimdi ne yapıyor?<br />şu anda şimdi, şimdi, şimdi<br />belki dizinde bir kedi<br />yavrusu var, okşuyor<br /><br />belki de yürüyordur,<br />adımını atmak üzeredir<br />her kara günümde onu<br />bana<br />tıpış tıpış getiren sevgili<br />canımın içi ayaklar<br />ve ne düşünüyor, beni mi?<br />yoksa ne bileyim<br />fasülyenin neden pişmediğini mi?<br />yahut insanların çoğunun<br />neden böyle<br />bedbaht olduğunu mu?<br />o şimdi ne düşünüyor<br />şu anda şimdi, şimdi<br /><br />saat dört yoksun<br />saat beş, yok<br />altı, yedi, ertesi gün<br />daha ertesi<br />ve belki kimbilir...<br /> NAZIM HİKMET<br /><br /><br /><br />aşk... yalın, basit, kolayca söylenebilen bir sözcük. aşk... hüzün, tutku, gözyaşı, kahkaha, umut,cesaret,güçsüzlük gelgitleriyle yaşanan duygu yoğunluğu... söylemesi kadar kolay değil aşkı yaşamak...ya da aşkı yaşamak değil de yaşatmak zordur kimi zaman... taşıyabilmek aşkı yüreğinde özgürce, korkmadan tutmak sevdiğinin elini, sakınmadan büyütmek kalbindeki sevgiyi kolay olmuyor çoğu kez... ya da farklı beklenti ve hayalleri aynı öyküde birleştiremiyoruz... ortak öyküyü yazsak bile yitiriyoruz, onu yazabilmek için geçtiğimiz yolları unutarak...<br /><br />fedakarlık,sabır ve en çok da emek gerekiyor sevgiyi gelecek yıllara teslim etmek için... emek ve sevgi...birbirine çok yakışan iki kavram... nasıl da değiştirir birini sevmek insanı... kendinden başka birini düşünürsün, bencil değilsindir artık... dünyan iki kişiliktir... sevdiğinin sadece seninle ilgilenmesini beklersin, kıskanırsın arkadaşlarını bile... yani aslında hem bencilsindir hem de değil... aşk karmaşık bir duygudur kısaca... gelgitler yaşarsın... kızmışsındır aramak istemezsin, ama aynı zamanda delice bir özlem vardır içinde sesini duymak için...<br /><br />mektup satırlarında gizlenen masum aşkları tarihe mi devrettik bilinmez ama, sanki betonlaşmayla birlikte çevremizdeki duvarlar da arttı. tüketim çağının etkisiyle aşkları günlük yaşıyoruz.. ömürlük aşkları yitireli uzun zaman oldu tıpkı sadakati, vefayı unuttuğumuz gibi.. sanal ortamlarda, sanal aşklarla geçirirken günlerimizi giderek kendimiz sanallaşıyoruz. aşkı en iyi anlatan *selvi boylum, al yazmalım*daki unutulmaz cümleye sığınmak gerekiyor çoğu kez... sevgi neydi, iyilikti, dostluktu, emekti..<br />EN GÜZEL DUYGU AŞK... cumh. gazetesinden...yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-53575237332088117112008-11-22T02:50:00.002+02:002008-11-22T03:44:40.583+02:00içtenliklebenim doğduğum ilçe balıkesir in küçücük bir ilçesi.. öyle ki yetmişli yıllarda ilçemizde lise bile yoktu.. ilk ve ortaokulu kasabamızda, liseyi balıkesir de, üniversiteyi de ankara da bitirdim.. şimdi düşünüyorum da, lisede hep öğleci oldum. saat beş gibi okuldan çıkar, iki km kadar yürüdükten sonra garaja gider ilçeye giden arabalara binerdim. kışın hava erken karardığından, garaja giden kısa yolda da araba tamircileri olduğundan daha güvenli olduğunu düşünerek ana caddeden yürümeyi tercih ederdim. bazı kereler son arabayı kaçırır oralarda beklerdim bi daha dolmuş gelir mi diye.. ya komşumuzun ilde okuyan kızlarının evlerine gitmek zorunda kalırdım, öyle de soğuk nevale idiler ki.. ya da epeyce uzakta olan halama gitmek zorunda kalırdım. zor günlerdi, birinin kapısını çalıp ben arabayı kaçırdım sizde kalmaya geldim demek.. şükürler olsun ki kötü bir olayla da karşılaşmadım çünkü ben kalacak yer buluncaya kadar yatsı ezanları okunurdu..yollarda başıma kötü olaylar da gelebilirdi.. yetmişli yıllar, şimdiki gibi değil..<br /><br />şimdi bunları neden anlattım.. geçen gün nohut haşladım epeyce de çok.. çünkü difrize küçük parçalar halinde koyuyorum gerektikçe çorba ve pilavda kullanıyorum. filozof, oooo ne çok haşlamışsın, yarın çiftlikten tavuk kestireyim de tavuklu nohutlu pilav yap dedi.. ertesi gün tavuk geldi.. siyahmış rengi kara kara tüyleri kalmış üzerinde.. ocakta, kalan tüyleri yaktım, hayvanda bir ağırlık var neden ki derken, çiftlikte çalışanın içini çıkarmadığını, karnını, bağırsaklarını, kursağını, ödünü vs vs temizlemediğini farkettim. oysa daha önceki gönderişlerinde hep temizlerlerdi.. halil e okuyup üfledikten sonra, ben bunu nsl temizliyordum hem de çocuk yaşımda diye kafa yordum.. yıllar varki hiç o işi yapmamıştım..bisiklete binmek, yüzmek nsl unutulmuyorsa tavuğun son temizlik işlemleri de unutulmuyormuş.. basite almayın arkadaşlar, bağırsakların delinmemesi, ödün patlamaması, ciğerin parçalanmaması, kursağın delinmemesi gibi ince işler bunlar.. sevindim becerdiğime de..<br /><br />taşrada büyümenin avantajları bunlar.. pek çok bitkiyi tanımak, sebze meyve yetiştirmesini bilmek, derede çamaşır yıkamanın yöntemi, ölüm düğün vb adetler, mevlütler, bayram ziyaretleri, komşuluk ilişkileri, ev fırınında ekmek yapmak, hamur yoğurmak, okula gitsen bile kalabalık bir ailenin bulaşıklarını yıkamak, evi silip süpürmek, tahtaları fırçalamak, kilim ve halı yıkamak, badana yapmak, yemek yapmak..bunun gibi işleri, hepsini yapamasam bile kiii çok miktarda ekmek yoğurmadım. hamur açmadım, fırına ekmek atmadım, ama çocuk yaşlarımda çok güzel dolma yapardım annem bana yaptırırdı bol domatesli, yeşillikli....<br /><br />okuduk, meslek sahibi olduk, zaman zuhur geçti, eşim çalışkan ve akıllı..insanca yaşayabilecek standartları yakaladık.. çocukken hayal bile edemeyeceğim olanaklara sahip olduk.. Allah a sonsuz teşekkürler..geldiğim yeri unuttum mu aslaaaa... sindire sindire kavuştuğumuzdan bu olanaklara, sonradan görme oldum mu aslaaaa...hem beş yıldızlı otellerin balo salonlarında salınmayı bilmek, hem de hala küçük kasabamıza gittiğimizde oranan gelenek ve göreneklerine göre davranabilmek.... işte insan olmanın erdemi bu galiba..<br /><br />offff yine çok açtım içimi, haydi kalın sağlıcakla..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-21696860324854892682008-10-28T20:06:00.002+02:002008-10-28T20:27:30.467+02:00sansürüç gün önce bloğuma girdim.. aaaaa bilmem ne mahkemesi kararıyla kapatılmış, şaşırdım kaldım, biraz araştırarak nedenini öğrendim.. kapatmanız gerekenleri kapatın eğer gerekiyorsa, herkesi değil.. her türlü sansüre hayır...<br /><br />hafta sonu, yakın bir arkadaşımızın oğlunun düğünü için istanbul a gittik filozofla.. nerdeyse bebekliğini bildiğim çocuk büyümüş de damat olmuş..çok mutlu oldular bizi görünce.. uzun zamandır görmediğim kişilerle karşılaştık, hasret giderdik.. nikah öğleden sonraydı ona yetişemedik, düğün yemeğine katıldık.. istanbul da yaşayan arkadaşlar bi şeyi merak ediyorum, trafikle ns l başediyorsunuz? ikiyüz mt lik yolu yarım saatte aşamadık da..<br /><br />düğünde gece yarısına doğru, haydi beyoğluna akalım dedim filozof a.. nasıl da yağmur var.. herkesin elinde renk renk şeffaf şemsiyeler, yakalananlar almış hemen oradaki satıcılardan, biz de aldık birer tane.. bir bara gittik önce, sonra çiçekpasajında bir mekana daha derken zaman epeyce geçmişti.. yatmağa doğruca otele gittik.. güzeldi, herşey çok güzeldi..yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-19749164565907193372008-10-22T00:47:00.002+03:002008-10-22T00:52:33.358+03:00kelebekbir tv proğramında yapılan söyleşide, eşiyle 56 yıllık birlikteliği olan ünlü bir gazeteci, evlilikte mutluluğu bir cümleyle özetlemişti..<br />BİRLİKTEYKEN BİLE YALNIZ KALABİLMEK..<br />anlamlı bir yaklaşım, birbirini sıkmadan, boğmadan...<br /><br />senin omuzuna konan bir kelebeğim.. kelebekler insana hiç ağırlık vermez. ama sana gelebilecek her harekete karşı uyanıktır.. uçurma kelebeği, ben hep senin omzunda, hem de hiç yük olmadan...yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-39483265222558736792008-10-21T01:06:00.003+03:002008-10-21T02:03:23.644+03:00HİKAYE BU YA!günlerden bir gün, diyelim ki bir yaz..<br /> kırlangıcın biri bir adama aşık olmuş, adamın penceresinin önüne konup adama şöyle demiş..<br /> -ben seni çok seviyorum, lütfen beni içeri al da birlikte yaşayalım.. adam, olmaz alamam. sen bir kuşsun, hiç kuş insana aşık olur mu? kırlangıç bir süre sonra yeniden gelmiş, isteğini tekrarlamış.. lütfen pencereni aç ve beni içeri al, birlikte yaşarız, sana dost ve arkadaş olurum, canın da sıkılmaz, birlikte yaşar gideriz.. adam;<br /> -git başımdan, olmaz alamam diye cevap vermiş..<br /><br />zaman geçmiş, sonbahar yaklaşmış, kırlangıç üçüncü ve son kez gelmiş..<br /> -lütfen beni içeri al, artık soğuklar da başladı, dışarıda kalamam biliyorsun, ben sıcak havalarda yaşayabilirim ancak... beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalacağım, beni yanına al, burada kalayım.. birlikte yemek yer, omzuna konar, seni neşelendiririm. hem sen de benim gibi yalnızsın..<br /><br /> -adam kuşu kovmuş, kırlangıç da üzüntülü bir şekilde uçmuş gitmiş..<br /><br />aradan zaman geçmiş, adam düşünmüş..<br /> -ben ne kadar akılsız bir adamım, niye birlikte yaşamayı kabul etmedim diye hayıflanmış... sonra kendi kendine; havalar ısınınca yine gelir, birlikte yaşar gideriz demiş...<br /><br />penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış, kırlangıçlar gelmiş ama onunki gelmemiş. yazın sonuna kadar penceresi açık kalmış ama ne gelen var ne giden..<br /><br /> sonunda bir bilge kişiye danışmış, bilge ona<br /> -kırlangıçların ömrü altı aydır demiş.. <br /><br />HAYATTA BAZI FIRSATLAR VARDIR, ÖMRÜNDE BİR KEZ ELİNE GEÇER, DEĞERLENDİREMEZSEN UÇUP GİDER.. HAYATTA BAZI İNSANLAR VARDIR, BİR KEZ KARŞINA ÇIKAR, FARK EDEMEZSEN, DEĞERİNİ BİLMEZSEN UÇUP GİDER. DİKKATLİ OLUN, FARKINDA OLUN... VE BİR DÜŞÜNÜN, ACABA KAÇ KIRLANGIÇ KOVALADINIZ PENCERENİZDEN BUGÜNE DEĞİN....yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-52176792554569821292008-10-09T02:50:00.003+03:002008-10-09T04:12:50.304+03:00yazdım baksu gibi nin yazılarını okurken, beş haftadır yazmadığımı gördüm, yuhh dedim kendime..beni hep bişiilerin dürtmesi gerekiyo yazmam için..nasıl yapıyolar bilmem ama bazı bloglarda rastlıyorum, link verilenlerin ne zaman yazdıklarını belirten göstergelere..daha önce de nilly de rastlamıştım, hemen yazı yazmak geldi içimden şimdiki gibi..<br /><br /><br /><br />nerelerden başlayayım, en sondan önceye doğru en iyisi..bugün dişimi çektirdim, yaklaşık bir buçuk aydır ağrısını çektim, üşütmeyle başladı, dr gittim, antibiyotik kullandım ama ağrısını geçiremedim, sanki Allah beni sınadı oruç da tutuyorum bu arada, bırakmak istemedim, inat ettim bayramdan sonra çektireceğim seni diye, kaplamanın altı çürümüş, neyse bugün hallettim de ilk kez bu akşam sıcak sıcak çay içebildim. ne soğuk ne sıcak birşey yiyip içebildim kaç zamandır.<br /><br />bayramda yine anne baba evinde cumbur cemaat bayram geçirdik. yorucu ama değerdi herşeye..bir önceki postta bahsetmiştim çalıştığım kurumdaki görev değişikliğine..gn md istifa dilekçesini verdi ayrıldı, yardımcısı olarak iş bana kaldı.. oysa ben kurumda gönüllü de çalıştığım için gezmeğe gider gibi, çalışma saatlerine de bağlı kalmadan çalışıyordum. zaten kurucu da her işi göğüslemeye hazırdı, filozof un da vakfın başkanı olması, rahat davranmama neden oluyodu. örn okula geç gitmişim erken ayrılmışım hiç kimse karışmıyordu. babacım şakacıdır, bana takılıyodu, parasız iş bu kadar olur kızım diye.. gn md hem kurucu üyeler arasında, hem de yönetim üyesi.. ben sadece kurucu üyeyim. karı koca yönetimde olmamızı istemedi filozof. neyse uzatmayayım, onun görevlerini devraldım, parasal işleri filozof tlf la işyerinden ve muhasebeyle yürütüyor, ben de eğt öğr işlerini götürüyordum ama okula hergün giderek ve daha fazla çalışarak.. istifa eden gn md pişman olmuş ayrıldığına, yeniden dönmek için türlü yollarla serzenişte bulunuyor. filozofa, bir yıl daha çalışsın öyleyse, sonrasını düşünürüz dedim. vakfa emeği çok, hakkını yememek lazım, vakfın kurulduğu tarihten sonra sekiz yıl hiçbir ücret talep etmeden çalıştı kurum oturana dek. son dört yıldır ücret alıyor. ben de bu kısa zaman içinde kendimi sınadım, yapabilirliğimi ispatladım kendime, onlarca sorun çözdüm hem de hiç kimseyi kırmadan, dökmeden, tatlılıkla..işler pek de güzel gitti. önümüzdeki günlerde yön topl. yapılacak, abimiz bir yıl daha çalışacak.. kendisi şeker hastası ve 70 li yaşlara yaklaşmış.. çabuk sinirleniyo, olayları büyütüyo, kimseye güvenmiyo ama kırmak istemedik onu, idare etcez yine.. ben , biraz daha rölantide çalışmaya devam..<br /><br />internette oyunus diye bi kelime oyununa takılıyorum son bir yıldır, belki pek çok kişi biliyodur, kızıyorum kendime aslında, herkesin uykuya geçtiği saatlerde, hadi bi oyun daha.. daha.. yendim, yenildim derken saatler nsl geçiyo anlamıyorum ve sabah uykumu alamadan kalkıyorum, hep de söz veriyorum kendime ama tutan kim... bu yazıyı da oyundan ara verdiğim bir arada yazıyorum. kendime gelmem lazım, kadın kadın titre ve kendine dön..<br /><br />şimdi bir iki el daha oyunus oynayayım, sonra gazetemi okuyayım ve uykuya dalayım..filozof kaçıncı uykusunda, ben oyuna dalmış vaziyette, biraz da utanıyorum ondan ama beni baskı altına almıyo Allah tan.. belki biraz alması gerekiyo kimbilir.. adam su içmeye kalkıyo, tuvalete kalkıyo ben hep oyunda, kelime kaçıracağım diye kısacık laf atıyorum ona yanımdan geçerken.. sonra da yatakta bir saat cumhuriyet okuyorum şıkır şıkır sayfaları çevirip, okuma lambasının eşliğinde..çok kabahatliyim çooookkkkk... bişii dese elbette yapmam ama benimkisi biraz fazla oluyo gibi, en azından ben öyle hissediyorum. annem burda oldu mu kızıyo bana, gülümsüyorum ona ve bildiğimi yapıyorum.. çok içimi açtım, haydi kalın sağlıcakla....yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-91033772601308371742008-09-02T01:14:00.002+03:002008-09-02T01:48:18.471+03:00döndümkısa bir tatil kaçamağından sonra geldik kürkçü misali evimize..pek güzel geçti. adaland ta geç saatlere kadar oradan atla, buradan kay, şuradan tırman derken üzerimiz sürekli ıslak, hafiften şifayı kaptım. bademcikler indi, boğazda yanma, eklemler dilim dilim kesiliyo derken antigripal ilaçlarla biraz iyi gibiyim. <br /><br />teyzem 84 yaşındaydı iki yıl önce düşüp kalça kemiğini kırmış böylelikle de sağlığını kaybetmişti. son iki aydır da hiç kalkamıyordu kısaca zahmeti çoktu. tatile çıkmazdan birkaç gün önce de ağırlaştığını duymuştuk. biz kuşadasına girerken onun ölüm haberi geldi, cenazeye yetişmemiz mümkün değildi, biraz buruk başladı tatil. dönüşte memlekete uğrayıp ziyaret ettik çocuklarını, enişte 97 yaşında.. epey sarsılmış o da hasta yatıyo.. annem ablasını kaybetmenin üzüntüsü içindeydi, bize gelmeyin dedi ama içimize sinmedi uğrayınca da çok sevindi.. ölüm, kaçışı olmayan koskocaman bir gerçek..<br /><br />dün gece yağmur yağdı buraya çisil çisil..emekliler hariç son yazlıkçıları da aldı götürdü memleketlerine.. daha bir hafta önce insanlar yollara sığmazken, şehir tenhalaştı, kaldık biz bize..<br /><br />iftara götürdü bizi filozof. tatlı da bir serinlik vardı akşam.. üzerime bişii almamışım hafiften üşüdüm bir de..iftar yemeklerini filozof hazırlar çiftlikte, bakalım bu yıl neler hazırlayacak yemeklerden..<br /><br />anaokulu ve birinci sınıflar okula başladılar bugün, ramazanın ilk günü olduğundan gidemedim okula..sürekli okulda bulunan kurucu bu yıl görev yapmak istemiyor, yaşlandı çünkü... beni önerdiler onun yerine.. kabul edip etmeyeceğimi henüz sonlandırmadım beynimde..sorumlu ve zor bir iş.. özellikle gelir gider işleri sıkıntılı.. idari ve eğt. öğr. açısından oturmuş bir kadro, o bölüm kolay.. hakkımda hayırlısı olsun. sabahtan akşama orada bulunmak sıkıyor beni, daha doğrusu sıkıyordu, çünkü sorumluluğum fazla değildi.. belki de başımı kaşıyacak zamanım olmayacak kimbilir.. filozof vakıf başkanı, bana sen götürürsün bu işi diye gaz veriyor ama hala düşünmekteyim. düşünürken düşünürken üzerime kalırsa da şaşırmayayım.. herşeyin hayırlısı... <br /><br />işte böyle sevgili okuyucu.. kalın sağlıcakla....yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-49520484450557841672008-08-16T03:01:00.005+03:002008-08-17T23:26:23.155+03:00tatil matil pehhh<div style="text-align: justify;">sevgili nilly min bloğunda kendimi ara verenler listesinde gördüm, yakışmamışım oraya hadi bişiler döktüreyim dedim.. teşekkürler nillm, beni aktif kıldıgın için.. ben tembelim, yazmayalı çok olmuş gibi sıradan sözcükler yazmayacağım, sahiden içimden yazmak gelmedi, ama okuduğum bloglara devam ettim ve yorumlar da yazdım..<br /></div><div style="text-align: justify;"><br />koskoca bir yaz geçti gitti ya da gitmek üzere, ama hemen gitmesin, biz de tatil yapalım da öyle çeksin gitsin..annem ağustosun yarısı yaz yarısı kış der, haklı da.. önümüzdeki hafta yeğenimin düğününden sonra ver elini Kuşadası yapıcezz cümbür cemaat, çok da eğleneceğimizi biliyorum, aile animasyonlarımız yoğundur bizim, eğlendiririz çok kendimizi. <br /><br />herkesin tatile geldiği bir yerde yaşadığımızdan sıra bizim tatile ancak geldi.. şehirde hala kalabalık olmasına rağmen çekilmelerin başladığını söylüyor bilhassa esnaf.. onlardan al haberi, zira bütün bir kış sezonu bekliyorlar nasıl kazıklayalım diye..hiç de memnun olanını görmedim şimdiye kadar, Allah bereket versin deyin de bereketiniz artsın diil mi..<br /><br />üst kat komşularım var kışları almanya da, yazları burada, hemen benim üstümdeki bir kaç gün sonra gidecek.. diğeri bu ayı çıkaracak ve öyle gidecek. hiç gelip gittiğimiz yok ama, merdivenlerde filan karşılaşıyoruz, muhabbetimiz o kadar yani..yurt dışında arkadaşlarmış evlerini de bu nedenle karşılıklı almışlar ama aralarında ne geçtiyse burada hiç muhabbetli diiller.. haziran ayından beri sabah ezanıyla birlikte kalkıyorlar (ama hiç ikisi aynı ana denk gelmiyor) beş dk arayla alıyorlar şemsiyelerini sahilden yer kapmaya gidiyorlar. kameradan gidişlerini görüyorum da dönüşlerini diil.. çünkü benim yatış saatim oluyor onların yerlerini belirleyip döndüklerini görememek.. ne zaman uyurlar da saat beşte kalkıp yer kapmaya giderler anlamam. alışmışlar belki almanya da işleri gereği erken kalkmaya..<br /><br />bundan bir ay kadar önceydi saat dokuz gibi kapı çaldı, üstteki komşu gelmiş bana çapraz olan biraz da bilmişinden.. eve hırsız girmiş kamera kayıtlarından bakabilir miyiz dedi. ben geriye dönüp bakmayı bilmiyorum her neyse bir bilen geldi ve onların yatış saatlerinden hırsızı yakalayana kadar inceledi kayıtları. ben ilk kez tv hariç bir hırsız gördüm ve işlerini nsl yaptıklarına şahit oldum izlerken..ben de hava aydınlanacağına yakın yattğımdan kaçırmışım zat ı muhteremleri, yoksa onları ben yakalayacakmışım iş başındayken.. saat altı gibi tam evin önünde iyi markalı bir arabadan indi iki kişi hava sıcak olmasına rağmen üstlerine ince mont giymişler, belli ki içinde alet adavatları var.. yaşları yirmi civarı, iyi giyimli ve iyi görünümdeler. dışarda görsem asla kondurmam bunlar hırsız diye.. fit görünümlü bizim hırsızlar.. uzatmayayım hızla indiler, araba gitti, bunlar hızlı bakışlarla apartmanı taradılar, yine hızlı adımlarla bir iki apartman yan tarafa gittiler sonra sakince kapıya gelip biri sanki yoldan gelmişler de zili çalıyormuş gibi zilin oduğu yere uzattı elini diğeri de kapıyı açmakla meşgul, açtılar da.. sonrası bizim kayıtlarda yok tabii ki.. on dk sonra da inişlerini, yarım saat sonra da evin hanımını kapının önünde şaşkın şaşkın bakarken belirdi.. yetkililere gitmişler anlatmışlar durumu, bizden kayıtları istediler, incelediler ama hala sonuç yok oysa arabanın rengi modeli plakası belli, belki de sahteydi kimbilir.. evin hanımı bıktırmış yetkilileri hergün gidip sormuş, kocasının umru diil o erkende şemsiyesini alıp gidiyor, soruşturma işleriyle kadın ilgileniyor.. ülkeden epeyce de ayrı yaşadıklarından, almanya daki gibi işlesin adalet istiyorlar ama nafile, en sonunda, kadın kadın biz işimizi yapıyoruz bize akıl verme demişler.. meğer bizim komşular kapılarını kilitlemezlermiş, deprem olur da kaçamayız diye, kolaylıkla açmışlar onlar da sonra da spreyle uyuttular belli ki, evdeki para vb kıymetli şeyleri almış gitmişler, tabi biz gidişlerini gördük herşey montların altında..<br /><br />çok uzattım bu konuyu, okuyucuya sıkıntı vermişsem affola, haydi kalın sağlıcakla..<br /><br />yaz animasyonları bir sonraki postta..hem de en eğlencelisinden...</div>yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-15622203863736065742008-05-20T01:26:00.003+03:002008-08-17T23:26:45.043+03:00özetle<div style="text-align: justify;">anladım ki bana küs değilmişsiniz, sevindim.. geçmiş olsun dileklerini ileten arkadaşlara çok teşekkür ederim..<br /><br />hızla iyileşiyorum, hatta, haftasonu kardeşlerim ve yeğenimle bize 140 km uzaklıkta olan anne babamı ziyarete gittik, giderken biraz ben biraz da kardeşim kullandı arabayı.. gelirken hep ben.. izmitteki kız kardeşim de gelmişti tatili fırsat bilerek.. yine özlem giderdik, kız yeğenimi çok özlemişim.. o da beni.. kedi gibi sokuldu durdu hep, yanıbaşımdaydı.. gece birlikte yattık onunla.. pazar da döndük geldik, diğerleri salıya dönecekler. benim filozofla törenlere katılmam gerekiyordu ama bel fıtığım depreşti, sol ayak zor hareket ediyor, katılamadım ben.. filozofu bile kapıdan uğurlayamadım.. ilaçlarımı aldım, şu an iyiyim.. nedeni de yok, yoruldum mu hayır, ters bi hareket mi yaptım, yokk.. oluyo işte böyle zaman zaman..<br /><br />size bi daha buradan, hastalıklardan bahsetmek istemiyorum.<br /><br />kanaltürk ün satışına, hem de KİME, Tuncay Özkan ın düştüğü duruma, ben de dahil, ona inananların durumuna çok üzüldüm son günlerde.. her ne olursa olsun, olay çok çirkin, yapılan hata, yeni yanlışları da getiriyor beraberinde, kendisine kim karşı çıktıysa horoz gibi saldırıyor.. yanlış, hem de çok yanlış.. sizlerin de bu konudaki fikirlerini öğrenmek istiyorum, yazarsanız sevinirim.<br /><br />sevgiler...</div>yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-50021390501606819492008-05-12T01:01:00.001+03:002008-05-12T01:01:55.570+03:00küskünBana küsmüsünüz????yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-19959858.post-24129509959775402512008-05-11T02:06:00.004+03:002008-08-17T23:27:15.577+03:00sonuç - kaşıntı..<div style="text-align: justify;">cumartesi günü dr la randevum vardı, dikiş filan yok ama sargı bezini alacak, kesiyi kontrol edecek.. bir de hergün almam gerekli hormonun kullanılışını, dozunu anlatacak nsl kull gerektiğini belirleyecek.. ama cumadan belli olan tahlil sonuçlarını içten içe merak ediyor muşum ki, sabah ilk kalktığım gibi tlf etmek oldu öğrenmek için sonuçları.. Şükürler olsun ki, herşey temiz, kötü huylu bişii yok..<br /><br />dün de yaranın üzerini açtı, ama banyo pazara.. sabırsızlıkla banyo etmeyi bekliyorum.. altı gündür sigara içmiyorum, inş başarabilirim.. <br /><br />yine yarın hormon ilacına başlıyorum, yaşamım boyunca devam edecek olan.. herşey iyi hoş güzel.. sadece kollarımda dirseye kadar kaşıntı var deriyi de tahriş eden.. bi de cildiyeye gitmek lazım.. bu konuda bilgisi olan var mı?? <br /><br />herkese sevgiler..</div>yalnızlar kraliçesihttp://www.blogger.com/profile/10465243922618383077noreply@blogger.com1