Cumartesi, Nisan 29, 2006

gezgin

gelldiimm arkadaşlar. madrid, valensiya, barsenola da geceleyerek, andora ve toledo gibi yerleri de günübirlik gezilerle bir haftalık seyehatimizi tamamladık. avrupa nın bu bölgesini gerçekten görmek istiyordum, bu anlamda iyi oldu. turda yakından tanıdığımız pek kimse yoktu, bu nedenle tüm proğramlı ve serbest zamanları eşimle dipdibe geçirdik. ona gümüş balayı oldu diyorum, çünkü biz yirmi altı yıllık evliyiz. onun işleri çok yoğun...kısacası ikimize de çok iyi geldi bu tatil. ama ülkemi, ailemi, arkadaşlarımı, öğrencilerimi çok özledim. şimdiye değin avrupanın pek çok ülkesine gezdim her seferinde şunu düşünürüm, bizim ülkemiz çok güzel. ülke nüfusumuzun kalabalık oluşu, gelirlerin hakça paylaşılamaması, eğitim seviyemizin iyi düzeyde olmaması bizi onlardan geri bırakmış, tabii ki her bölgemizin aynı gelişmişlik içinde olmayışı da bunlara etken. ülke hakkında rehberimizden çok değişik ve ilginç gelen şeyler öğrendik. örneğin, müslümanlar o bölgeye gelinceye değin tüm hastalıkların sudan geçtiğini düşündüklerinden hiç yıkanmadıklarını(ikinci elizabet ömründe iki kez yıkanmış) tuvalet bilmediklerini, hacetlerini gündüzleri sokaklara, geceleri de odalarda kaplara yapıp gündüz pencereden sokaklara savurduklarını, o yüzden de ilk topuklu ayakkabının yollardaki pisliklere basmamak için ispanyollar tarafından kullanıldığını, gene şemsiyenin pencerelerden savrulan pisliklerden korunmak için onların bulduğu birşey olduğunu, yıkanmadıklarından yüzlerinde çıkan yaraları kapatmak için bayanların balmumuyla yaralarını kapattıklarını, ama şömine başında balmumunun eriyip akmasını önlemek için yelpazenin ilk kez bayanlar tarafından kullanıldığını, iyi bir turizm aracı olan danslarının çingenelere maledilse de müslümanların ülke topraklarırı kaybedip dağlara kaçmaları sonucu kadınların ağıtlar yakarak dövünmeleri bu dansın ortaya çıktığı gibi ilginç gelen bilgiler edindik. gerçekten de dans gösterisini izledik bir gece madrid te. dansçılar (kadın erkek) sanki tiyatro oynuyorlar, müziğin ritmine göre ve söylenen sözlere göre yüz mimikleri ve vücutları adeta konuşuyor. dillerini bilmesek de hüzün acı aşk sevinç vs tüm duyguları danslarıyla yansıtıyorlar. değişik gelen şeylerden birisi de dört bine yakın arapça sözcüğün dillerine girmesi. k sözcüğünü arapçadaki gibi gırtlaktan çıkarttıklarını. bu nedenle de komik duruma düşmemek için bilseler de hiç ingilizce konuşmadıklarına şahit olduk. son gün barselona milan maçı vardı ama biletler 800 euro dan satılıyormuş. milan taraftarları bütün gün gövde gösterisi yaptılar şehirde ama gene de elenmekten kurtuladılar. bugünlük yeter. ilginç olayları sırası geldikçe anlatırım sonra...

Perşembe, Nisan 20, 2006

tatil

saat 6 da (sabah) izmirden madrid e uçacağız. iyi bir seyahat olmasını diliyorum. inşallah sağlıcakla döner geliriz. bir hafta yokum. hepiniz kendinize iyi bakın, sevgiyle kalın...

Çarşamba, Nisan 19, 2006

hayat ne acayipsin

haftasonu hasta olan kuzenimi görmeye gittim, istanbuldan ambulansla getirmişlerdi. bebekler gibi yatıyordu, bilinçsizce, yemeden, içmeden. bizleri tanımıyordu. sesin geldiği yöne bakıyor ama hiç tepki vermiyordu. daha geçen yıl hastalanmadan bizi evinde ne güzel ağırlamıştı. çok üzgünüm.

bu illet hastalığın son anları üç aşamaymış, o ikincisini yaşıyor. ama bugün aldığım son habere göre zaman zaman bilinci yerine geliyormuş, çay içmiş biraz yemek de yemiş. sevindim ama nereye kadar....

önceden planlanmış ispanya gezimiz vardı, perşembe günü eşimle birlikte gidiyoruz. benim bir yanım buruk, neylersin hayat acısıyla tatlısıyla geçip gidiyor. ...

Çarşamba, Nisan 12, 2006

ANIL a

hani bazı kokular vardır insanı geçmişlere götüren, hani bazı havalar vardır, buruk bir gülümsemeyle hatırlanan. bazı yemekler vardır, birdaha hiç yiyemezsiniz. üniversite yıllarında yurt yemekhanesinde imambayıldının içinden çıkan hamamböceği örneğin. artık sizin yemek kültürünüzde öyle yiyecek yoktur, silmişsinizdir aklınızdan.

lise ye başlayacağım yıl ilçemizde lise yoktu. bize çok da yakın olan ilde liseye başlamıştım. hafta içi amcamda kalıyor hafta sonu eve gidiyordum. yine bir hafta sonu okuldan eve geldiğimde, kasabaya gitme hazırlıkları yaparken birşeyler atıştırmak için mutfağa gittim. mevsim bahar. yengem kabak dolması yapmış ve buzdolabının üzerine saklamış. öyle üzülmüştüm ki, ilk gençlik yıllarımın verdiği duygularla. hiç evimde kabak dolması yapmam.

gene mevsimlerden bahar aylardan nisan. tam da bu vakitler. ilk bebeğimizi bekliyoruz, eşim marifetli illa evi badana yapacak. evimiz sobalı olduğundan sobayı çıkardı, badanayı yaptı ben pek yardımcı olamadım çünkü son zamanlarıydı hamileliğimin. nisan yağmurlarında hep hatırlarım çok üşümüştük. o yıllarda şimdiki gibi ısıtma araçları çok yok. tek tüpün üzerinde çaydanlıkta su kaynatıp ısınmaya çalışmıştık buharla.

o yıllardan bu yana kaç nisanlar geçti, nice yağmurlar yağdı. olmayan sadece mayısın altısında doğan ama doğum gecikmesinden ölen oğlumuzdu....

umutsuzca

kuzenim çok hasta. son bir yılda çıktı hastalığı ortaya.beynini örümcek gibi saran o illet gün be gün aramızdan çekiyor onu. artık morfinlerle ağrılarını dindirebiliyorlar. hastalığını hep yeneceğini söyledi ama olmadı, artık bilincini de kaybetmiş durumda.

bir anne düşünebiliyormusunuz ki çevresindeki yakınlarına ve evlatlarına hep iyileşeceğim diyor ama o da illetin farkında, içindeki hastalığın ilerlediğinin de bilincinde. bizlere çok soğuklarda ölmemeliyim, çocuklarım başka şehirlerde, gelmeleri zor olur... diyor. ölüm döşeğinde bile evlatlarını düşünen fedakar bir anne. yıllarca yurt dışında kalmış, didinmiş, uğraşmış ve evlatlarına doyamadan, tam da onların sefalarını sürecekken........

zor çok zor ... o daha genç. yaşayacağı güzel günler varken.....

böyle durumlarda herşeyin ne kadar boş olduğunu düşünüyor insan. çalış, didid, uğraş sonra da ........... kapıyı çalsın. sen hiç bu ağrıları çekmeye layık değilsin ablam.... iyileşmen dileğiyle diyeceğim ama bir mucize olur mu ki......

Cuma, Nisan 07, 2006

anlatmak

bazı televizyon dizilerini izliyorum. bunlardan birisi de hırsız-polis. erol günaydın ı kutluyorum. bir oyuncu bakış ve mimikleriyle ancak bu kadar oynayabilir. oyunculuğun kenarından bile geçmemiş, medyatik insanların oyuncuyum diyebilmelerine pesss doğrusu. bu kişileri hep düşünürüm. acaba yönetmenin akrabası mı diye.

Perşembe, Nisan 06, 2006

ebe sobe

sardunyam beni sobelemiş

en beğ. huyunuz-yardımseverliğim
en beğnm. huyunuz-ara sıra da olsa sinirlenmem
en beğ. yeriniz- cildim
en beğnm. yeriniz- kilolarım
çantada mutlak olmalı-anahtar, ehliyet, ruhsat
çantada asla bulunmaz- makyaj malzemesi
arabanızın markası-toyoto avensıs
hayalinizdeki araba-arabamdan memnunum
en sevdiğiniz yemek- başkası yaparsa köfte
hiç sevmediğiniz yemek- lahana
en sevdiğiniz hayvan- oğlak
en koktuğunuz hayvan-yılan, akrep
kullandığınız parfüm- baharatlılar hariç hepsi olabilir
kull. cilt bakım ürünleri- roc
hergün mutlaka yaparsınız-duş, cumhuriyet gazetesini okumadan uyumam
yapmayı ihmal edersiniz- spor
karanlıktan korkarmısınız- hayır
korkutmayı severmisiniz- hayır. kendime yapılmasını istemediğim şeyi başkalarına asla yapmam
giyim tarzınız- rahat spor giysiler
asla giymem- vücuda yapışan, beli açıkta bırakan giysiler
cep telefonum- samsung
bilgisayarım-toplama dedikleri
karşı cinste aradıklarım- dürüstlük
hoşlandığınız tip- eşiminki
en beğendiğiniz oyuncu-zuhal olcay, füsun demirel
benzetildiğiniz oyuncu-yok
film çevirmek istediğiniz ünlü- hiç düşünmedim. oyunculuk yapamayacağım şeylerden biri
tuttuğunuz takım-beşiktaş
hangi dalda sporcu olma isterdiniz- yüzme
en büyük hayaliniz- eşimle bütün dünyayı aceleye gelmeden sindire sindire dolaşmak
gerçekleştirdiğiniz hayaliniz- eğitimim ve istediğim mesleği yapmam
asla yapmam dediğiniz çılgınlık- araba yarışı
yapabilirim dediğiniz çılgınlık- aqua parkta çok yükseklerden kayabilirim
beni sobeleyen SARDUNYA
sobelediklerim- DERİN İZ, GENÇLİK BİTERKEN

Cumartesi, Nisan 01, 2006

kendimi anlatmak

ilginç bir karışım olan ben,sıkıcı olmadan ciddi, kuralcı olmadan ağırbaşlı, bir o kadar da sululuga ya da laubaliliğe kaçmadan espriden anlayan, eğlenceyi seven..........

sobeee

derin iz beni sobelemiş. nihayet ben de sobelendimmm...

erdal öz-gülünün solduğu akşam
dar ağacında üç fidan
şu çılgın türkler
maksim gorki-ana
ayşe kulin-tüm kitapları
ve durgun akardı don
dostoyevski-tüm eserleri
nazım hikmet-tüm eserleri
yaşar kemal-tüm eserleri
adalet ağaoğlu-bir düğün gecesi
ölmeye yatmak
hayır
inci aral-bütün kitapları

ben de gençlik biterken i sobeliyorum.