epeydir ayrı kaldım sizlerden. sanal dünyadaki arkadaşları da özlüyormuş insan.
ilk durağımız marmaris içmeler di. bulunan otelin yapımı henüz bitmemiş, bazı bölümler soğutulmuyor bile. bu yüzden geçen yıl kaldığımız herşey dahil otele yerleştik. aynı akşam bir cafe barda otururken bi koşuşturma, fısıldaşma ve tedirginlik hissettik, öğrendik ki dört ayrı noktaya bomba konmuş marmaris te. ertesi gün yarı yarıya azaldı kalabalık. iptaller olmuş, anlaşılan emellerine ulaşmış bu saldırıyı yapanlar. tatilde tek bir yerde takılıp kalmayız, bir gün datça ya gittik balık yemeğe. ertesi gün bir dostun teknesiyle koylarda gezindik, bencik koyunda demirledik. nerelerden bulmuşlar da o yerleri, villaları kondurmuşlar insanlar. bahsettiğim teknesi olan eşimin arkadaşının evinin bulunduğu yer. marko polo ya yakın bir koyda, özal döneminde, imara kapalı olduğu halde bir günde açılan ve günün sonunda kapatılan imar durumu, kimbilir kimlerin cebini şişirdi. hay allahım yaa!
bir hafta içmeler dinlencesinden sonra karacasöğüt e çökertme den zodyakla gelen başka bir arkadaşımız gökova körfezinin koyların gezdirdi bize. akbük te mola verdik, diğer koylara girdik çıktık. herhalde denizcinin kuralı diye düşünüyorum, bir koyda demirleyen bir yat veya tekne varsa asla demirlemiyorlar, amaç rahatsızlık vermemek. ama bu arada bizim medyanın gülleri nasıl frikik veriyorlar o koylarda bilmem. sanırım danışıklı döğüş.
nasıl süratli gezdik o koyları arkadaşlar anlatamam, deniz de çalkantılıydı, bazen bizi aşıyordu dalgalar. gece ören de otelde kaldık. arabamız karacasöğütten kara yoluyla çökertmeye gelmişti. bir sonraki gün bodrum göltürkbükü ne doğru yola koyulduk sahilden. bahsetmişlerdi en son yanan ormanlardan geçeceğimizi. içler acısıydı, doğa ancak bu kadar zavallı görünürdü. heryer gri ve siyah. toprak diye birşey yok, kül yerler. o kadar büyük bir alanı kaplamış ki yangın kilometrelerce gittik devam ediyordu enkaz. o görüntüyü ifade edecek sözcük, cümle bulamıyorum. kasti yapıldıysa bunun hesabını nasıl verirler vicdanlarda bilemem.
göltürkbükü nde otelimize yerleştik. otel de denmez ya oraya, oniki taş evden oluşan, evlerin arası epeyce aralı, doğanın içinde zeytin ve çeşitli meyve ağaçlarının arasında, tamamen akdeniz mutfağı hakim, evlerin içi her türlü konfora sahip değişik bir yerdi. ilk gün evimizi bulmakta zorlandık çünkü kapı veya duvarda numara yoktu, oysa anahtarlıkta var... sonradan olayı çözdük tam bulmaca gibi evlerin içinde tavanda kubbe var, kubbenin içinde her evde değişik bir figür resmedilmiş, örneğin bizim evde güçlü bir boğa resmi vardı, kapı girişinin yan duvarında içerdeki boğanan yarısı ve daha küçük ebatlarda yapılmış, eşleştirip buluyorsun. eğer dikkat etmediysen epeyce gezinir insan numara bulmak için. herşey eksantrik bir şekilde düşünülmüş. örneğin kahvaltının saati yok, yemeklerin de öyle. ev mutfağı gibi lezzetli sadece size özel yapılıyor taze taze. çünkü herkesin isteği farklı olabiliyor. evlerin çoğu dolu ama kimse kimseyle karşılaşmıyor. saat mefhumu olmadığı için kalkış, yatış, yemek saatleri farklı herkesin. tam keyfi, tam da benlik.. siz yatarken veya odadayken temizlik için rahatsız etmiyorlar, sanki sizi gözlüyor odadan ayrıldığınız anda hemen odanız temizleniyor. ben çok sinir olurum odadayken veya uyurken temizlik için gelenlere..
bu kadar hayattan yalıtılmışlık da sıkıyor insanı, orada kaldığımız her gece kalabalıklara gittik. bodrum barlar sokağına, kafe barlara, gümüşlük e balık yemeğe ve gün batımını izlemeğe, turgutreis e de öyle.. yalıkavağa..
kulak problemim var denize havuza girmem, güneşte danalar gibi yatıp güneşlenemem. ama yaşadığım çevreden uzaklaşmak, bu kadar doping yapar insana. sorumluluk duygusundan uzaklaşmak, boş boş zaman geçirmek, ev işlerinden uzak, bol kitap okumak, okurken içinin geçmesi, tekrar uyanmak ve kaldığın yerden devam etmek..her yıl bu zamanlarda çıkarız tatile, ya sınavlar olur, ya senebaşı kurul toplantısı hadi onları geçirdin zümre toplantıları veya aniden çıkıveren toplantılar. boşluk ayarlayıp gitmişsindir bir telefon, sürpriz bir sınav veya bişii,, müdürüne telefon et, durumu anlat vs vs. rapor veya resmi izin işlerinden de hiç hoşlanmam. ama bu yıl pek rahattım, meğer ne güzelmiş biryerlere bağımlı olmadan yaşamak.
cuma gecesi döndük, daha doğrusu gerçeğe döndük..
26 eylül de eşimle petersburg ve moskova seyahatine gidiyoruz bir hafta. iki şehir arasını iki kişilik yataklı vagonda yaparak. merak ettiğim ülkelerden biriydi rusya. hele petersburg u çok methediyorlardı mutlaka görülmeli diyordu gezen arkadaşlar. umarım iyi bir seyahat olur. hava orada çok soğukmuş, bana erkenden kışlıkları çıkarmak düşüyor. benim daha çook işim var çook..
çok geziyorsun demeyin arkadaşlar emekliliğin keyfi bunlar.. sevgiyle kalın...
6 yorum:
Hoşgeldin :)
oooo uzun uzun yazmışın ne güzel. hoşgeldin:)) biz hep bıraktığın yerdeyiz bak:))
nimet
Hoşgeldiniiiiz...
Geçiyordum uğradım...
Sevgiler...
AAA ben çok kıskandım...Çünkü seninde söylediğin gibi şu an da kurul,zümre,yıllık plan koşuşturması içindeyiz bizde bir yandanda not yükseltme seviye tesbit...Emekli olmak istiyorum bennn! =)
hoşgeldiin..
bende geldımmmmm
Yorum Gönder