Perşembe, Aralık 22, 2005

gülelim diye....

ATV deki "Dansa var mısın"yarışmasında TANGO GECESİndeelenen bayan yarışmacıyı partnerinin gözlerine iyi bakmadığı için elendiğini söylediler sn. jüri üyeleri.

Oraya bizim Pelini koyacaklardı da göze nasıl bakılır, gösterecekti onlara.......

OĞUL

Onüç yıl önce bir kasım ayında girdin hayatıma, annenin ifadesiyle açmayan gül. O zaman 8 aylıktın. Seni kasım ayının son günlerinin gecesinin birinde sarı pofidik giysilerinle yere uzanmış, emeklerken şaşkın bakışlarla akıllı akıllı etrafı süzerken anımsıyorum.

şairin "ne güzel şeydin sen Fahriye abla" dediği gibi anlam değişse de; ne tatlı bir bebektin sen. Sonraki günlerde sen benim hem oğlum, hem yeğenim.......... kısaca yaşama amacım oldun. Ciddi sorumluluklarının annenin üzerinde olması benim işimi daha da kolaylaştırdı.

Zor bir bebeklik geçirdiğin, seni susturmak, oyalayabilmek için balkondan kedilere bir teneke peyniri ufalayıp verdiğimiz halde şu anda o günlere dair hiçbir olumsuzluk düşünmüyorum. Bende yer eden can sıkıcı bir durum yok.

yaşıtın çocuklar pusetlerinde uyurken, gecenin saati kaç olursa olsun eğer dışarıdaysak birgün bile arabanda uyumadın. Çocuk arabası senin bineğin değil hep oyuncağın oldu.

öğle tatillerinde kısa süreli hiç size gelmek istemezdim. Çünkü ayrılmak istemezdin, ağlardın. Seni ağlarken bırakmak istemezdim. Oysa hemen oyuna dalar unuturmuşsun. Ben günboyu ağladığını düşünürken......

Şimdi onüç yaşında; ayakları yere basan, ne istediğini bilen, sırdaş, arkadaş, yoldaş, kadirşinas, akıllı bir delikanlı. Çalışkan, hırslı, hobileri olan, ülkeden ve dünyadan haberdar olan , çok okuyan bir genç.

Seni çok seviyorum. Bana çocuğumun olmadığını unutturan, yaşamımı anlamlandıran OĞUL. IPAM , KELLEM benim.
İnsanların yanında sevdiklerinin olması negüzel. Aynı havayı solumak, aynı şeylere gülebilmek, hatta habersizce aynı düşünmek benzer veya tıpatıp sorular sormak negüzel.

yirmili yaşlarda arkadaş çok önemli. Otuzlu yaşlarda aile daha ön plana çıkmaya başlıyor. kırklı yıllarda ise bu danha da perçinleniyor. yakınlardan birini sokakta yüzlerce insanın arasında görse bile ay gibi parlıyor.bunları hissetmek ne güzel. mutluluk veriyor.

sevgili ailem iyi ki varsınız. hepinizi çok seviyorum. siz hiç üzülmeyin, hep mutlu olun. sizlerin yokluğuna dayanamam. canım anneciğim ve babacığım bize böyle bir eğitim vediğiniz için çok teşekkür ederim.

Salı, Aralık 20, 2005

başlıksız

bu iş beni saracak galiba ama bazen tembellik yaparım veya ruh halim yazmak için uygun
değildir
dün de öyleydi. hem tembellik hem ruh hali. insanın duyguları nekadar değişken (bazı konularda tabii ki)birgün önce veya 10 dakika önceki duygular değişebiliyor.
sinirlendiğim birşey bugün değil. doğaldır ki kişilerden bahsediyorum.

günler yoğun geçiyor. okulun son günleri.yazılılar okumam için birikiyor. öğrenciler de her derste "okudunuz mu hocam" nidaları.sabırlı olun çocuklar okuyacağız elbet. iyi not alacaklar sorsa neyse. tembeller zayıflarına zayıf ekleyecekler ya, ençok onlar sormakta.
mesleğimi çok seviyorum ama bu yıl sonunda emekliye ayrılacağım. yeni mezunlara kadro
doğsun. gerçi kadro açmıyorlar sözleşmeli alıyorlar ya. bu da yeni bir politika.

bugünlük bukadar yetsin........

Pazar, Aralık 18, 2005

Başlarken.......

Bugün yazmaya başladım.kırklı yılları aşmış biri olarak herhalde birşeyler çiziktiririm. Deneyimler, birikimler, yaşama dair alışkanlıklar, kazanımlar, yitirmeler, acılar, sevinçler, hüzünler........ yazacak birşeyler bulurum ya...
böyle bir şeye yapacağım hiç aklıma gelmezdi. yaşadıklarımı, düşündüklerimi birileriyle paylaşmak, benim en son yapacağım işlerden biriydi. ama gelgör ki benim sevgili yeğenim öyle bir coşturdu ki,sonunda kendimi yazarken buldum.

Başlarken...