Cuma, Kasım 16, 2007

MAHSUR












Filozofa arkadaşları, hep kendin gidiyorsun bizi de götür Midilli ye diye yakınıyorlardı, toparlandık, vizeler alındı elliiki kişi yola koyulduk geçtigimiz cuma günü. hava güzeldi, ertesi gün bozulacağı belliydi ama pazara açar yine döner geliriz diye düşündük, hem toplu vize alınmıştı tarihleri belliydi gidilecekti yani. Dikili den gemiye bindik Yunan bandıralı pek rahat bir yolculukla vardık Midilli ye öğleyin. zaten yakın bir saat kırk dakika.. birinci gün yakın çevre gezildi akşam otelde herşey iyiydi kısaca. ertesi gün Assos kıyılarına bakan dünya turistik şehirleri anlamında koruma altına alınan. AB nin yılda milyonlarca euro yardım ettiği Molivos a ve çevresine gezi yapılacaktı.. sabah bir kalktık ki yağmur, fırtına, yer gök birbirine karışmış.. yine de yola koyulduk molalarda arabadan inmek mümkün değil, şemsiyeler ters dönyor.. Molivos a vardığımızda yağmur dinmiş fırtına devam ediyordu. Şehir sanki bir ölü, zaten Yunanlılar öğleden sonra fiestadalar heryer kapalı, rahatça da gezilemiyo ki hava koşullarından. araba kaleye çıkardı, yürüyebilecek olanlar iskeleye merdivenli yollardan indiler, ben de tabii ki.. Yazın sıcaktan inmek istememiştim, şimdi yürümeliydim. daracık yollarda tarihi, korunmuş, dokusu hiç bozulmamış, kapı ve pencereleri bordo renkte boyalı daracık sokaklardan indik aşağı.. o kadar merdiven ve yokuş aşağı iniş iki gün yürümemi engelledi ya neyse..Üçüncü gün, Ege denizi açıklarına bakan Erasmus bölgesi gezilecek, milyonlarca yıllık doğal ağaç müzesi görülecekti. dünyada bu değere Almanya ve Midilli sahipmiş.. Yola koyulduk epeyce de uzaktı bölge.. hava bir öncekine göre daha iyiydi güneşliydi hafiften de esiyordu. birbuçuk saat filan gittik daha önümüzde bir saatlik yolumuz vardı, rehbere tlf geldi, hemen dönmeliyiz liman kapanacakmış hava koşullarında dedi, sabah otelden çıkarken almıştık bavulları yanımıza zaten.. doğruca limana gittik ama izin vermiyorlar güney ve kuzey rüzgarları aynı anda estiğinden geminin alabora olma durumu olduğunu söylediler. Yunan kendi gemisine izin vermiyor yani. şehirde kafelerde zaman geçirdik izin verirler mi diye.. bizim durumumuzu öğrenen başka bir türk gemisi hemen Ayvalıktan yola çıkmış proğramı bozup bizi kendi gemileriyle götürecekler.. Gemi sahibi imza atıyormuş sorumluluğu alıyorum diye.. kendilerininkini göndermiyorlar ama bizim Türklere izin veriyorlar kendi insiyatiflerine bırakıyorlar yani.. Grupta bir kargaşa oldu, gidelim diye, bizim turun sahibi ben sorumluluk almam isteyen gidebilir dedi.. Filozof olaya el koydu, haydi arkadaşlar hep beraber otele geri dönelim diyerek grubu ikna etti. kimi öğretmen, kiminin çocuğu gelecek yurt dışından, kiminin ilacı bitmiş hergün alması gereken. valla benim bir şikayetim yoktu, Filozofum yanımda, karnım tok sırtım pek, hiç sorun etmedim, tatili uzatmış oluyorduk böylece, o da memnun, yoğun çalışmalarından sonra kafasını dinliyor ne güzel.. ertesi günü yine izin vermedi liman yetkilileri, kısa turlar yaptık ..akşam yine otelde geceledik.. salı günü nihayet gelebildik yurdumuza, martılar uğurladı bizi kendi sularımıza.. Bu arada öğrendiğimiz yeni şeyler de oldu tabii ki, rüzgar yedi şiddetini geçiyorsa izin verilmezmiş, güney kuzey rüzgarları aynı anda eserse de çıkılmazmış yola.. İşte bizdeki maceralar böyle arkadaşlar, üç günlük gezi çıktı beş güne.. resimler aşağıda.. Midilli, Molivos..

Çarşamba, Kasım 14, 2007

sevgili nenoni okuduğum kitabın 187. sayfasını yazmam için sobelemişti beni. epeyce geç kaldım, ona da yorumlarda belirttiğim gibi Ahmet Altan ın İsyan Günlerinde Aşkı ını okuyordum, epey ara verince yazmaya o bitti, şimdi de Ayşe Kulin inin Veda sını bitirmek üzereyim.

ne zamandır?
bir aydır böyle. yakında bunu hükümetinize yazılı olarak bildirecek ve sizlerden de işbirliği isteyecekler. Bu vaziyet, Türk subaylarının maneviyatında büyük tahribata yol açıyor, pek çok kişi bu aşalayıcı duruma düşmemek için sokakta üniforma giymemeye başladı.

Ahmet Reşat ın midesin dayanılmaz acı veren bir kramp girdi. içinden öğürmek, kusmak geliyordu. farkında olmadan bir eliyle midesini tuttu, diğeriyle ağzını kapattı.

neyiniz var, yüzünüzkül gibi oldu Reşat bey dedi Mahir.
Birden midem bulandı nedense.
dilinize bakabilir miyim müsaade ederseniz?
iyiyim Mahir bey iyiyim. Tabii her birimiz ne kadar iyi olabileceksek o kadar iyiyim. merak etmeyin geçti.

bir süre konuşmaya mecalleri kalmamış gibi karşılıklı oturdular.
sessizliği Mahir bozdu.
inanın sizleri, hele Behice hanım bu durumdayken bırakıp uzağa gitmekzorunda kaldığım için üzülüyorum. size hin i hacette arayabilesiniz diye, bir doktor arkadaşın telefon numarasını bırakacağım. Akil Muhtar, yakın dostumdur ve mükemmel bir doktordur.
teşekkür ederim.
Leman hanım da büyüdü artık, pek aklı başında bir genç kız olmuş. annesine yardımcı olur, eminim.
Leman olur da malumunuz, anneler evlatlarına hep çocuk muamelesi yaparlar. Behicanımkızların elini işe sürdürtmüyor. onlar daha çocukmuş, bence hatalıdır ama çocukları yetiştirmek hanımın selahiyetinde, ben pek karışmıyorum. Mahur bey kardeşim siz gurbette ne kadar kalacaksınız?
Tuzla daki hastanelere koleralıları topladılarTifüse ve zührevi hastalıklara yakalananları da başka yerlerde karantinaya almaktalar. Bir de son göçlerle gelen Asya gribi çıktı başımıza..............

diye sürmekte kitap. Herkese tavsiye ederim. Osmanlının son dönemini roman tadında anlatan bir kitap.. Ben de DERİN İZ i sobeliyorum.

Midilli adasına gittik cuma günü, pazara dönecektik, adada mahsur kaldık, serüven bir sonraki postta. Haydi kalın sağlıcakla...