Çarşamba, Ekim 24, 2007

resimlerle ilgili

Sevgili Asortik, Atina seyahatimizle ilgili fot. rı yayımlamamı istemişti. ben teknoloji özürlü biri olaram fot. hemen altına açıklamaları yapmayı beceremedim, ancak başka bir yazıyla başarabildim bunu..Bir de; havaalanında XR cihazından geçerken fot. makinam kendini 2060 yılına ışınlamış, hiç farkına varmadım.Gelelim şimdi açıklamalara,

Birinci resim, Akropolün hemen altındaki bir kafeden.. Konser öncesi üç saate yakın zaman geçirdik orada.. Akropol çok güzel görünüyor..

İkinci resim, Yine Akrapol un hemen altındaki sokaklar, sevimli küçük restoranlarla dolu.. Mutfağı bize çok yakın..

Üçüncü resim, Platon ve Aristo nun Akropolde halka hitap ettiği kayalıklar. Bu kayalıkların en yüksek yerine çıkıp halka seslenirlermiş..

Dördüncü ve beşinci resim, Yapı elden geçiriliyor, diğeri de giriş bölümü..

Altıncı resim, Akropolden binlerce yıllık anfi tiyatronun görünüşü.. Konserin gerçekleştiği yer..

Yedinci ve sekizinci resim, oturduğumuz kafeden Akropolür görünüşü..

Dokuzuncu resim, konser arası.. Zira konseri görüntülemek yasaktı..

Onuncu resim, anfi tiyatroda en önde oturanlar, sahne alan sanatçılar, Yunanistan ın en ünlü sanatçıları..Resmi büyüterek bakarsanız, Teodorakis ve Zülfü Livaneli yi görebilirsiniz. O da şarkılarını seslendirdi.. Yine aynı resimde önde esmer ve sarışın bayanın yanındaki, başı açık olan bey, yeni hükümetin sanayi bakanı ve eşi..Filozof ben diğer Türkiye den gelen konuklar ikinci sırada oturuyoruz, Bakanın hemen arkasında..

Filozof un da konuşma yaptığı ve plaket aldığı konser başlangıcı resimlerini çekerken iyi ayarlayamadığımdan çok karanlık çıkmış, o yüzden basamadım..

Kalın sağlıcakla..









Cuma, Ekim 19, 2007

iç sıkıntısı

Cehennem sıcakları yerini geceleri serin gündüzleri ılık havaya bıraktı, bu yıl o kadar çok bunaldım ki sıcaktan, havaların soguyabileceğini düşünemedim bile. Sonbahar ve ilkbaharda gece serinlikte pikeye sarılarak ısınmaya çalışmak ve uykuya geçmek pek mutlu kılar beni, yine öyle bir dönem.

Arife günü anne baba evine gittik, dört kız kardeş, dört damat, yeğenler tam bir curcuna, iştah açan özenle annem tarafından hazırlanmış sofralar, kahvaltılar, herbirimizin sevdiği ayrı ayrı hazırlarmış yiyecekler... bayramlaşmaya gelenler, bizim büyüklerimizi ziyaret etmemiz, herşey ama herşey pek güzeldi. Anneme babama gıpta ediyorum, hadi evlatları bir tarafa, dört değişik karakterdeki damadı idare etmek, saygı ve sevgi gösterilmesini sağlamak az bişii değil, helal olsun onlara, Allah acılarını göstermesin..

Yaz aylarındaki yoğunluk kalabalık çekti gitti, yine kaldık bizbize. Caddenin karşısında mutfak camından sürekli gördüğüm yazlıkçılar da bayramı geçirip gitmişler, sımsıkı panjurlarını kapatarak.. hah dedim kış geliyor alıştıra alıştıra.. Burası kışın ölü bir kent görünümünde, 40 bin ev varsa 30 bini kapalı, sanki hiç yaşanmamış gibi.. Bazen akşam yaptığımız yürüyüşlerde kenar semtlerde tek tük ışık gördüğümde seviniyorum aaa burda yaşam var diye..

Ülkemin gidişatı çok üzüyor beni, sürüklenmek istenilen (ılık mı sert mi) mecra kaygılandırıyor.. Kendilerini aydın diye niteledikleri kişilerin de üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi.. Bişiiler yapılmalı, yapmalıyız.. Ülkem hiç bir dönemde bu kadar içten ve dıştan kuşatılmadı, bastırılmadı.. Adamlar kurmak istedikleri düzeni alıştıra alıştıra oturtuyorlar.. Avrupa da bu kargaşada Sevr i uygulamak istiyor..yakın zamanda verdiğimiz şehitler inanın canımı acıtıyor, hele bir resim vardı sanırım Urfa lı bir genç kadın iki küçük çocuğu, birinin ayağı çıplak, diğerinin çorap topukları delik, düşünün çorap dediğiniz kaç paralık şey ama onu bile yenileyemeyen insanlar, o genç kadın gencecik yaşında kocasının öldüğüne mi çocuklarını nasıl büyüteceğine mi yansın.. Ufff yüreğim acıyor.. Ülkemi bu hale getirenlere lanetler yağdırıyorum, tabii bunu derken yakın zamandan bahsetmiyorum, ellili altmışlı yıllardan bu yana topunun..... ....... versin...Hele ki ülke zenginlikleri bu kadar çokken, bunları doğru kullanmayanlara selamlar gönderiyorum. Bize Atatürk haklarımızı kolayca verdi, elde etmek için zorlanmadık, şimdi de kolayca kazanımlarımızı veriyoruz bir bir.. Neden hep kadınlar üzerinden yapıyorlar bütün hesaplarını, düşündünüz mü? Şeri kurallara göre neden erkekler entari giymiyorlar Suud da olduğu gibi, ya da Osmanlı daki gibi şalvar ve fes bir de üstüne yelek, yakasız mintan.. neden? Neden kadınların üzerinden yapıyorlar siyaseti..Kamu alanlarında türbanı serbest bıraktırmak isteyen siyaset, sarnıyor musunuz ki orada kalacaklar, yarın peçe de isteyecekler.. Geçen gün bir TV kanalında ..... Şafak ta yazan genç türbanlı bir bayan kendi kendini çeldiriyordu, bunun sonu olmadığını, kendinin, İst un çarşamba semtinde rahat gezemediğini, oradaki kara çarşaflı kara eldivenli, sadece burun ve gözleri açıkların, kendini baskı altına aldıklarını anlatıyordu. O semte de araştırma yapmak için gitmiş bir yazı dizisi için, son günlerin moda değimiyle, mahalle baskısına maruz kalmış.... Ya ikinci Cumhuriyetçilere ne demeli, ... altan ... sınır kapısından girememiş, görevli memurlar iftar yapıyorlarmış, beyefendi beklemek zorunda kalmışmış bir saat.. bu zeminin hazırlanmasında sizin de payınız var sayın zaaatttt.. Şimdi hiç şikayet etme.. Diş macunu çıktı bir kere tüpünden, içeri sokulmuyor, geçmiş olsun..

Benim de içinde yaşadığım, Kaz Dağları sorunu, hem de ne sorun.. Belki bilenleriniz vardır, Çanakkale den Edremit körfezine kadar uzanan bu doğa harikasını yok etmek istiyorlar. Bir gr altın için bin ton su tüketildiği, üç ton toprağın yerle bir edildiği düşünülürse varın siz düşünün. 46 adet endemik bitkiye sahip bu doğa harikası olan bölgede, ormanları kesiyorlar, yollar açıyorlar koca koca araçlarının geçeceği, sondaj aşamasında ama Bergama da olduğu gibi yarın üretime geçecekler. Bütün madenlerin çıkarılıp satıldıktan sonra ülkeye getirisi 100 milyon dolarmış. Oysa o bölgedeki ürünlerden elde edilen kazanım yıllık 86 milyon dolar.. Yıllık bu dediğim.. ürün dediğim, zeytinden tutun da domatese, üzümden şaraba kadar.. Aynen Afrika ülkeleri gibi olduk, kullanılıyoruz,yıllar öncesinden yasaları çıkarttırdılar, en zayıf anda da uygulamaya geçtiler. Altmışlı yıllarda Balıkesir Balya da Fransızlarca çıkarılan kurşun madeninin sonuçlarını hala yöre halkı çekiyor, derede balık yaşamıyor, elli yıl geçmiş üstünden.. Buradaki siyanürün etkilerini varın siz düşünün, deniz doğa dağ hava hepsi mafolacak.. Allahın bu bölgeye bahşettiği bu güzellikleri yok etmeye kimin hakkı var ki.. Kurakl5ık çekilen bölgede bir de bir gr altın için bin ton su kullanacaklar. bölge su ihtiyacını kaz dağlarından sağlıyor, bütün suyu bitirecekler de halkın ihtiyacı nsl karşılanacak..

İçimi, içimizi kararttım ama ne yazık ki gerçekler böyle, içinde yaşıyoruz çünkü bu bölgenin ve olayların. Haydi sağlıcakla kalın..

Çarşamba, Ekim 10, 2007

Uzun bir aradan sonra

Yoğunluk desem pek de sayılmaz, tembellik, isteksizlik benimki. Yazılarımı takip eden arkadaşlar bilirler, bir yıl önce arabamın tekerleklerini kesmişti birileri, kamera kayıtlarından bulunmuştu kesenler ve yakalanmışlardı. İşte bugün mahkeme vardı, günler öncesinden heyecan sardı beni, kapıya not yapıştırdım günü belirten..İlk defa mahkemeye çıkacağım için ilginç duygular içerisindeydim. Bir yıl sonrasında ilk kez görülecekti dava, vay benim ülkeme..Bilmeyenler için anlatmak istiyorum mahkeme salonlarını, heryerde de aynıdır sanırım. Küçük bir oda. basamakla yükseltilmiş hakim ve savcının bölümü, iki kişi vardı, biri savcı mı onu da pek bilmiyorum ama.. neyse ki tam saatinde aldılar tedirgince girdim içeri, ihmalden avukat da yok, eşim sabah erken git avukata yetki ver dedi ama, benim avukatlık bişeyim yok demiştim ona..neyse, bana nerede durmam gerektiğini söyledi mübaşir, okul sırası.. orada ayakta durdum bir süre sonra oturmamı söylediler.. beni tanımak için adımı soyadımı vs sormadı hakim, direkt zanlıyla ilgilendi. Savcı olduğunu sandığım zat, hep uyukluyordu, hani çaktırmadan yapsa başı ağrıyormuş gibi elini alnına koysa dirseğini masaya dayayarak, hiç umrunda değil resmen uyuyor, belki de rüya bile görüyordur kimbilir..hakim kibar bir beydi, sanığa bile insanca davranıyordu.. ben ilk kez karşılaştım sanıkla, gözlerimin içine bakıyordu affet beni dercesine, olaydaki diğer sanık gelmemişti.. gülümseyemedim bile, hakim kasıt arıyordu, o ise sarhoş olduğunu olayı hiç hatırlamadığını, kamerada kendini gördükten sonra inanamadığı gibi şeyler zırvaladı.. inanmadım tabi ki, ne kadar içerse içsin hiç hatırlamaz mı yaptığını hayal meyal de olsa.. kamera kayıtlarının görülmesi için 12. aya ertelendi ve çıktık salondan.. ilk deneyimimdi Allah bir daha göstermesin, avukata vekalet verip bir daha gitmeyi düşünmüyorum....

Bu yıl tatil için bir grup arkadaşlarımızla ağustos sonunda Midilli ye gittik turla. Kardeşim ve yeğenim de vardı pek güzel geçti, gezdik eğlendik benim için pek değişik değildi onlarca kez gitmiştik eşimle.. kardeşim ve yeğenimle birlikte olmak güzeldi oraları gezerken..Bir hafta sonra eşimin işi vardı orada bir daha gittik, bir gece kaldık döndük.. Geçen hafta da İstanbul dan Atinaya uçtuk, Yunanistandaki orman yangınlarına yardım amaçlı Teodorakis ekolünün sanatçılarını konseri nedeniyle davetliydik. Akropol ün hemen altında bin yıllık anfi tiyatroda 20 den fazla sanatçıyı izledik o muhteşem yapıda.. Zülfü Livaneli de sahne alan sanatçılar içindeydi, güzel parçalar söyledi, şarkılarıyla coştuk. Kasım ayı başında Almanya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg a gezi var, bir terslik olmazsa katılacağız geziye.. Hollanda yı daha önce görmüştüm ama diğerlerini değil.. Emekli olmam çok işe yaradı, dha önce de hep seyahatler çıkıyordu ama gidemiyordum, izin faslı zordu, ilçeden ilden birçok makamdan izin almak zor geliyordu bana, ancak yaz tatillerindekilere katılabiliyordum ama şimdi engel filan kalmadı..

Fahri olarak çalıştığım okul kendi binasına taşındı geçen hafta sonu.. yeni okulumuz pek güzel, ben de en iyi yerlerden kaptım odamı.. eskisinde, yer darlığından arkaya bakan bir odayı bölmüşlerdi benim için.. ama şimdi ön tarafta aydınlık bir odam var..Oruçlu oruçlu pek keyfini çıkaramadım ama bayram sonra kahve ve çayımı da kendi odamda yapacağım, sizleri de beklerim keyif yapmaya..

Başkaca önemli bişi var mı yazmam gereken, herhalde yok.. olursa da yazarım diğer yazılarımda, şeytanın bacağını kırdık ya gerisi gelir inşallah..

Sevgiyle, sağlıkla kalın, hepinizin bayramını kutluyorum. Gelecek günler güzel günler olsun dileğim..