Pazartesi, Kasım 27, 2006

Hiçbir Şey Birdenbire Olmadı

"Önce ezanı Arapçaya çevirdiler..
Dinlediniz.
Sonra "Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz"dendi ..
Demokrasi sandınız.
Sonra bir çığ gibi Kuran kursları, imam hatip okulları açıldı...
Din dersleri anayasal zorunluk oldu..
Kabullendiniz.
Tesettür arttı, cami sayısı okulları geçti..
İnanç özgürlüğü saydınız.
Daha sonra bilim adamı ve yazarları vurdular..
Şairleri ve dansçıları yaktılar..
Kimin yaptığını düşünüp durdunuz.
En sonunda kapınızı çalacaklar..
Size kendinizden başka..
Yardım edecek kimse kalmayacak"
Edebiyet Derneği Kitabı

SENİ DÜŞÜNMEK

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum.

Pazar, Kasım 26, 2006

Acaba Bizim Yönümüz Ne Tarafa

Bugün başarıdan bahsetmek istiyorum. Evet başarının adı. Başaranların birer ismi var. Başaranların ismi, öğretmen, doktor, öğrenci, anne... olmakla birlikteaslında biz onlara kısaca "başaranlar" diyoruz.
Hepimizin hayatta hedefleri olmuştur. Yaşam sürdüğü sürece de olacaktır.
Hepimizin bildiği bir söz vardır.
"para peşinde koşarsan paranın büyük bir kısmını elde edersin ve düşüşün ani olur. Değer peşinde koşarsan hem değer, hem ün, hem para elde edersin. Yükselişin güzel olur"
Önemli olan ihtiyaç duyanların yanında, ihtiyaç duyulan bir insan olabilmektir. Pekçoğumuzun bunu başarmaya çalıştığına inanıyorum. Önce insan olmayı ve değerlerin peşinde koşmayı...

Birkaç yıl önce, SeattleÖzel Olimpiyatlarındazihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı 100 metre koşusu içinbaşlama çizgisine toplandılar.
Başlama işareti ile birlikte hepsi birden yarışa başladılar.
Bir hamlede başlamadılar belki ama, yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler.
İlk birkaç metrede içlerinden bir delikanlı tökezleyipyere düştü ve ağlamaya başladı.
Diğer sekiz yarışmacı delikanlının hıçkırıklarını duydular ve yavaşlayarak geriye baktılar.
Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler.
Geriye dönerek gencin yanına geldiler.
İçlerinden Down Sendromlu bir kız eğilip delikanlının yanağına bir öpücük kondurdu ve "bu onun dana iyi olmasını sağlar" dedi.
Sonra dokuzu birden kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler.
Stadyumdakiherkes ayağa kalkarak dakikalarca bu yürekli insanları alkışladılar.
O gün orada bulunan seyirciler hala bu öyküyü anlatıyorlar.
Çünkü öğrendikleri birşey vardı; Hayatta önemli olan şey sadece kendimiz için kazanmaktan ziyade kimi zaman yavaşlamak anlamına gelse bile kendimizle birlikte diğerlerinin de kazanmasına yardım etmektir.

Çağ her işin mükemmellik üzerine işlediği ve neredeyse sizi sömürme yolunda ilerlediği bir yönü gösterse de insanlık dengeyi korumak içiniyi birşeyler de yapmakta...

Acaba bizim yönümüz ne tarafa?

Cumartesi, Kasım 25, 2006

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

sabah okula gittim, masamda bir çiçek.. çok hoşuma gitti, okul müdürü bırakmış öğretmenler günümü kutlayarak. okulda bir telaş bir telaş.. veliler öğrenciler öğretmenleri kutlama yarışında. çok hoş bir görüntü yani..

öğrencilerin hazırladığı sunum vardı, onu izledik. ilköğretim okulunda ilk defa bulunduğum için, çocuklar çok hoşuma gidiyor. o kadar saf, o kadar temizler ki.. geçen gün bir kız öğrenci geldi yanıma,
-siz öğretmen misiniz, hangi derslere giriyorsunuz ?
-ben öğretmenim ama emekliyim, burda derslere girmiyorum.
-hımmm peki
sık karşılaştığım bazı öğrencilerle gözlerimizle konuşuyoruz, onlara gözlerimi kırpıyorum, onlar da bana..
bazı öğretmenler anılarını anlattılar. en güzeli de öğretmenler"bir zamanlar biz de çocuktuk" adlı bir bölüm bilgisayarda, ekrana yansıttılar. kırklı yaşları aşan öğretmenleri tanımak mümkün değil. önce; varsa bebeklik, sonra çocukluk, gençlik ve ekranda bir soru işareti.. tahminler yapılıyor, tanımak mümkün değil. en son da şimdiki hali..
-aaaaa ooooo gibi yedi ve sekizinci sınıflardan sesler,
genç öğretmenler hemen tanınıyor. zaten resimler renkli. onları bulmak o kadar zor değil. veliler yiyecekler hazırlamışlar, beni de çağırdılar ama gitmedim, diyette olduğumu söyledim. yine de odama göndermişler, biraz tattım. öğleden sonra da çeşitli kurumlardan gelen ziyaretçiler vardı kutlama amaçlı gelen. hay huyla geçti bugün. evde temizlik vardı, akşam da yerel yönetimin öğretmen ve eşlerine yemeği. evdeki işlerin son düzenlemelerini yaptım ve hazırlandım. filozof yedi gibi geldi ve yemeğe gittik. çok iyi organize edilmiş bir yemekti, 250 ye yakın misafir vardı.
ben pek oynamayı sevmem, sadece dansa kalktık filozofla.. pek güzel eğlendi öğretmenler.

saat gece onbuçuk gibi kalktık, bize 15 km. kadar uzaklıkta başka bir öğr. yemeğine davetliydik. filozofa sürekli telefon geliyo, hadi gelmiyor musunuz diye. gitmeğe karar verdik arkadaşlarla. okul aile birliği hazırlamış yemeği, biraz da orda oturduk saat 12 gibi eve gelebildik. ben bu tür yemeklerden eve dönünce salak gibi oluyorum, hala kulaklarımda müziğin sesi, bir süre kendime gelemiyorum. şimdi biraz kendime gelir gibi oldum da yazmağa karar verdim.

emekli olduğum okulumdan arkadaşlarım aradı, ben de onları.. başka şehirlerdeki arkadaşlarımla konuştum telefonla, iyi oldu onların sesini duydum. mezun öğrencilerim, öğretmen olmuş, yurdun değişik bölgelerinde görev yapan öğrencilerim. sanki bugün bayram..
12 eylülün armağanı ama iyi ki de yapmışlar. bir de öğretmen sorunlarını giderebilseler.

ben bugün yeni birşey öğrendim, 24 kasımın anlamını farklı biliyormuşum. okulda öğrencilerin sunumunda vakıf yöneticisi ve genel müdür irticalen bir konuşma yaptı, çok da hatip kendisi..
öğrencilere sordu, bugün ne olmuştur da öğretmenler gününü kutluyoruz diye. ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi parmak kaldırdı "atatürk ün millet mekteplerini açtığı gün" dedi. meğer, yaşı ilerlemiş halkın da okuma yazmayı öğrenmeleri için millet mektepleri açılmış 24 kasımda. ben, ilkokul çağındaki öğrencilerin okullarını açıldığı tarih diye biliyordum. öğrenmenin yaşı yokmuş arkadaşlar.

artık yatmalıyım, yarın 12 kişilik bir gurubumuz var, onlarla her ay toplanıyoruz, bana gelecekler, dağa götüreceğim onları, artık iki sefer yapılacak evden. mangal yapacağız.. filozof etleri hazırladı, kardeşim tatlı yaptı, fatma hanım da evi temizledi. benden mutlusu var mı.. bugün hava yazdan kalma gibiydi, inşallah yarın da iyi olur. ama yağmur yağarsa da içerde otururuz, bol bol toprak kokusunu içimize çekeriz. belki gökkuşağı da çıkar, kimbilir..

tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutlarım.

haa bu arada biyonik kedi sana yorum gönderemiyorum. öğretmenler gününü kutlarım.

Perşembe, Kasım 23, 2006

geçtiğimiz cuma bağlı bulunduğumuz ilçeye indim, kardeşimle buluşup işlerimizi hallettik, en son da YKM ye taksit yatırmak indi arabadan K.....
Ben caddeye park ettim, araba çalışır durumda ve ben içindeyim K..... nın gelmesini bekliyorum, akşam üzeri ve mesai bitimi trafik çok yoğun bir halde. araba ileri geri sallandı ve stop etti ses de geldi. ben ne olduğunu anlamadım arkaya baktım yan camdan birşey göremedim, şaşırdım. o sırada benim çok yakınımdan kırmızı bir passat geçti, arka koltukta ağırca bir spor malzemesi vardı, acaba o mu yerine yerleşti derken K..... geldi inip baktık yanımdan geçen kırmızı araba benim sol arkayı sıyırmış, boyası benimkine çıkmış ve bazı bölümlerde benim arabanın boyasını almış götürmüş saç ortaya çıkmış. nasıl canım sıkıldı, göz göre göre mağdur oluyorum ve bana çarpan araç hızla kaçıyor. insan bir inip özür diler. acemi idi herhalde çünkü bana ulaşması için direksiyon hakimiyetini kaybetmesi lazım sürücünün. enayi yerine konmam rahatsız etti. ona diyebileceğim şey, sen de aynısını yaşa, ama daha kötüsünü değil. ben ilahi adalete inanırım arkadaşlar o da yaşayacak böyle birşey ve ben göreceğim...

herşeyin düzgün olmasını isteyen bir yapım var, orası da öyle olsun diyemiyorum. o bölüme pasta yapıldı, kırmızı boyalar çıkartıldı ama bendeki çıkan boyaların yeri simsiyah çıktı ortaya kabak gibi. en kısa zamanda o bölümü boyatmalıyım. ALLAH beterinden saklasın...

Pazartesi, Kasım 20, 2006

karışık

bugünlerde hiç yazmak istemiyorum. mevsimden herhalde.

hafta sonu, özellikle cumartesi günü hava çok güzeldi. kardeşim ve arkadaşımla dört km. kadar yürüdük. deniz kenarında insanlar portatif masalarını açmışlar, mangalları yanlarında, keyif yapıyorlardı. balık tutanlar, yürüyüş yapanlar... güzel günün keyfini çıkarmak isteyenlerle doluydu sahil. pazar da çıktık yürüyüşe ama, deniz kenarı, açık alanlar epeyce rüzgarlıydı. yürüyüşü biraz daha kısa tutmak zorunda kaldık.

cuma akşamı gitmem gereken bir yemek vardı, gidemedim. birkaç gündür sinyal veren dişim o akşam iyice azıttı, zonkluyor, gözüm hiçbirşey görmüyordu. ağrı kesici ve antibiyotik alarak vurdum kafayı yattım erkenden.. yemek prog. iptal etmek zorunda kaldım.

işime yeni yeni adapte olabildim diyebilirim. gerçekten zor yeni bir yere uyum. geç yatmıyorum dolayısıyla geç de kalkmıyorum. zamanında işime gelebiliyorum. evdeki işler de içgüveysinden hallice..

diyet iyi gidiyor. altı kg. verdim. iki yıl önceki kiloma indim. ilk zamanlar kolay gitti, sanırım ödem gitti, şimdi sıra yağlara geldi, biraz ağır gidiyor yağların çözülmesi. fırsat buldukça yürüyorum ve evde spor yapıyorum. bazı öğünler bozulduğu da oldu, çok değil ama üç kez.. okulda dördüncü sınıflar yöremiz ünitesini işliyorlarmış, veliler yöresel yemekleri yapmışlar, vakıf yöneticilerini de davet ettiler. aşureden tutun da yağlı pideler, kapaktan kesmeler, tatlılar, sarmalar, keşkek, pilav... şu anda aklıma geliverenler. çok olmamak kaydıyla, genellikle de hamur işlerinden yedim, akşam dengeledim durumu az yiyerek. allahım neden kilo aldıracak yiyecekler neden çok güzel oluyor... ne kadar çok şey yediğini insan diyet yaparken anlıyor. benim gibi yemekten zevk alan, damak tadı olanların vay haline. aslında diyet yemek şeklini bir yaşam biçimi haline getirebilsek, zaman zaman da hovardalık yapsak iyi olacak ama.. zaten damak tadı olanların zayıf kalmaları çok zormuş..

dişim için antibiyotik ve ağrı kesici haplar midemi ağrıtıyor, sütle içiyorum ilaçları.. iki ay kadar önce de aynı kaplama böylesi rahatsızlanmıştı, dr. a gittim film çekti, çürük yok dedi. ağızda oluşan bakterilerden mi kaynaklanıyor ve iltihap topluyor anlamadım, veya üşütüyor muyum. her neyse yine gidilecek doktora..

bugün iş çıkışı, nazım hikmet in 105. doğum günü nedeniyle nazım büstünün açılışı, akşam da gösteri var. oraya gitmem gerekli..

sevgiyle kalın.....

Cuma, Kasım 10, 2006

ATAM

KURDUĞUN CUMHURİYETİ, YAPTIĞIN DEVRİMLERİ, YAŞAMIMIN SONUNA DEĞİN KORUYUP, SAVUNACAĞIMA TEKRAR TEKRAR SÖZ VERİYORUM.

SEN RAHAT UYU....

Pazartesi, Kasım 06, 2006

KARAOĞLAN

ilkokul iki veya üçüncü sınıfa gidiyordum, mevsim olarak yazın son günleri veya sonbahar başlangıcı. henüz Kıbrıs çıkartması yapılmamış. daha politikadan falan anladığımız da yoktu. küçücük kasabamıza Rahşan ve Bülent Ecevit çifti gelmişti, herhalde seçim öncesiydi. yolları bizim memlekete de uğramış.. hükümet meydanında konuşma yapıyordu Ecevit, onu dinlemiştim küçücük aklımla, birşeyler anlamaya çalışmıştım. konuşmadan sonra Rahşan hanımı evlerine davet etmişti i..... teyzeler. kaynamış mısır ikram ettiler ona. bir tane de eşine götürmek için istemişti Rahşan hanım. dün gibi hatırlıyorum, sade bir bluz ve etek vardı üzerinde. eşine de götürmeden içine sinmiyordu.
eşiyle birlikte siyaset yapmaları pekçok kişi tarafından yadırgandı. oysa onlar birbirlerini tamamlayan kişilerdi. belki de bu tür siyaset Türk halkının alışık olmadığı bir durumdu o gün için. adları hiçbir şaibeye karışmamış dürüst insanlardı. herkes gibi birtakım hataları olabilir siyasi yaşamlarında. ama Türk siyasetine damgasını vuran ECEVİT e ALLAH tan rahmet diliyorum.
mekanın cennet olsun.. sevenlerinin ve ülkenin başı sağolsun. ışıklar içinde yat ...