Salı, Ekim 28, 2008

sansür

üç gün önce bloğuma girdim.. aaaaa bilmem ne mahkemesi kararıyla kapatılmış, şaşırdım kaldım, biraz araştırarak nedenini öğrendim.. kapatmanız gerekenleri kapatın eğer gerekiyorsa, herkesi değil.. her türlü sansüre hayır...

hafta sonu, yakın bir arkadaşımızın oğlunun düğünü için istanbul a gittik filozofla.. nerdeyse bebekliğini bildiğim çocuk büyümüş de damat olmuş..çok mutlu oldular bizi görünce.. uzun zamandır görmediğim kişilerle karşılaştık, hasret giderdik.. nikah öğleden sonraydı ona yetişemedik, düğün yemeğine katıldık.. istanbul da yaşayan arkadaşlar bi şeyi merak ediyorum, trafikle ns l başediyorsunuz? ikiyüz mt lik yolu yarım saatte aşamadık da..

düğünde gece yarısına doğru, haydi beyoğluna akalım dedim filozof a.. nasıl da yağmur var.. herkesin elinde renk renk şeffaf şemsiyeler, yakalananlar almış hemen oradaki satıcılardan, biz de aldık birer tane.. bir bara gittik önce, sonra çiçekpasajında bir mekana daha derken zaman epeyce geçmişti.. yatmağa doğruca otele gittik.. güzeldi, herşey çok güzeldi..

Çarşamba, Ekim 22, 2008

kelebek

bir tv proğramında yapılan söyleşide, eşiyle 56 yıllık birlikteliği olan ünlü bir gazeteci, evlilikte mutluluğu bir cümleyle özetlemişti..
BİRLİKTEYKEN BİLE YALNIZ KALABİLMEK..
anlamlı bir yaklaşım, birbirini sıkmadan, boğmadan...

senin omuzuna konan bir kelebeğim.. kelebekler insana hiç ağırlık vermez. ama sana gelebilecek her harekete karşı uyanıktır.. uçurma kelebeği, ben hep senin omzunda, hem de hiç yük olmadan...

Salı, Ekim 21, 2008

HİKAYE BU YA!

günlerden bir gün, diyelim ki bir yaz..
kırlangıcın biri bir adama aşık olmuş, adamın penceresinin önüne konup adama şöyle demiş..
-ben seni çok seviyorum, lütfen beni içeri al da birlikte yaşayalım.. adam, olmaz alamam. sen bir kuşsun, hiç kuş insana aşık olur mu? kırlangıç bir süre sonra yeniden gelmiş, isteğini tekrarlamış.. lütfen pencereni aç ve beni içeri al, birlikte yaşarız, sana dost ve arkadaş olurum, canın da sıkılmaz, birlikte yaşar gideriz.. adam;
-git başımdan, olmaz alamam diye cevap vermiş..

zaman geçmiş, sonbahar yaklaşmış, kırlangıç üçüncü ve son kez gelmiş..
-lütfen beni içeri al, artık soğuklar da başladı, dışarıda kalamam biliyorsun, ben sıcak havalarda yaşayabilirim ancak... beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalacağım, beni yanına al, burada kalayım.. birlikte yemek yer, omzuna konar, seni neşelendiririm. hem sen de benim gibi yalnızsın..

-adam kuşu kovmuş, kırlangıç da üzüntülü bir şekilde uçmuş gitmiş..

aradan zaman geçmiş, adam düşünmüş..
-ben ne kadar akılsız bir adamım, niye birlikte yaşamayı kabul etmedim diye hayıflanmış... sonra kendi kendine; havalar ısınınca yine gelir, birlikte yaşar gideriz demiş...

penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış, kırlangıçlar gelmiş ama onunki gelmemiş. yazın sonuna kadar penceresi açık kalmış ama ne gelen var ne giden..

sonunda bir bilge kişiye danışmış, bilge ona
-kırlangıçların ömrü altı aydır demiş..

HAYATTA BAZI FIRSATLAR VARDIR, ÖMRÜNDE BİR KEZ ELİNE GEÇER, DEĞERLENDİREMEZSEN UÇUP GİDER.. HAYATTA BAZI İNSANLAR VARDIR, BİR KEZ KARŞINA ÇIKAR, FARK EDEMEZSEN, DEĞERİNİ BİLMEZSEN UÇUP GİDER. DİKKATLİ OLUN, FARKINDA OLUN... VE BİR DÜŞÜNÜN, ACABA KAÇ KIRLANGIÇ KOVALADINIZ PENCERENİZDEN BUGÜNE DEĞİN....

Perşembe, Ekim 09, 2008

yazdım bak

su gibi nin yazılarını okurken, beş haftadır yazmadığımı gördüm, yuhh dedim kendime..beni hep bişiilerin dürtmesi gerekiyo yazmam için..nasıl yapıyolar bilmem ama bazı bloglarda rastlıyorum, link verilenlerin ne zaman yazdıklarını belirten göstergelere..daha önce de nilly de rastlamıştım, hemen yazı yazmak geldi içimden şimdiki gibi..



nerelerden başlayayım, en sondan önceye doğru en iyisi..bugün dişimi çektirdim, yaklaşık bir buçuk aydır ağrısını çektim, üşütmeyle başladı, dr gittim, antibiyotik kullandım ama ağrısını geçiremedim, sanki Allah beni sınadı oruç da tutuyorum bu arada, bırakmak istemedim, inat ettim bayramdan sonra çektireceğim seni diye, kaplamanın altı çürümüş, neyse bugün hallettim de ilk kez bu akşam sıcak sıcak çay içebildim. ne soğuk ne sıcak birşey yiyip içebildim kaç zamandır.

bayramda yine anne baba evinde cumbur cemaat bayram geçirdik. yorucu ama değerdi herşeye..bir önceki postta bahsetmiştim çalıştığım kurumdaki görev değişikliğine..gn md istifa dilekçesini verdi ayrıldı, yardımcısı olarak iş bana kaldı.. oysa ben kurumda gönüllü de çalıştığım için gezmeğe gider gibi, çalışma saatlerine de bağlı kalmadan çalışıyordum. zaten kurucu da her işi göğüslemeye hazırdı, filozof un da vakfın başkanı olması, rahat davranmama neden oluyodu. örn okula geç gitmişim erken ayrılmışım hiç kimse karışmıyordu. babacım şakacıdır, bana takılıyodu, parasız iş bu kadar olur kızım diye.. gn md hem kurucu üyeler arasında, hem de yönetim üyesi.. ben sadece kurucu üyeyim. karı koca yönetimde olmamızı istemedi filozof. neyse uzatmayayım, onun görevlerini devraldım, parasal işleri filozof tlf la işyerinden ve muhasebeyle yürütüyor, ben de eğt öğr işlerini götürüyordum ama okula hergün giderek ve daha fazla çalışarak.. istifa eden gn md pişman olmuş ayrıldığına, yeniden dönmek için türlü yollarla serzenişte bulunuyor. filozofa, bir yıl daha çalışsın öyleyse, sonrasını düşünürüz dedim. vakfa emeği çok, hakkını yememek lazım, vakfın kurulduğu tarihten sonra sekiz yıl hiçbir ücret talep etmeden çalıştı kurum oturana dek. son dört yıldır ücret alıyor. ben de bu kısa zaman içinde kendimi sınadım, yapabilirliğimi ispatladım kendime, onlarca sorun çözdüm hem de hiç kimseyi kırmadan, dökmeden, tatlılıkla..işler pek de güzel gitti. önümüzdeki günlerde yön topl. yapılacak, abimiz bir yıl daha çalışacak.. kendisi şeker hastası ve 70 li yaşlara yaklaşmış.. çabuk sinirleniyo, olayları büyütüyo, kimseye güvenmiyo ama kırmak istemedik onu, idare etcez yine.. ben , biraz daha rölantide çalışmaya devam..

internette oyunus diye bi kelime oyununa takılıyorum son bir yıldır, belki pek çok kişi biliyodur, kızıyorum kendime aslında, herkesin uykuya geçtiği saatlerde, hadi bi oyun daha.. daha.. yendim, yenildim derken saatler nsl geçiyo anlamıyorum ve sabah uykumu alamadan kalkıyorum, hep de söz veriyorum kendime ama tutan kim... bu yazıyı da oyundan ara verdiğim bir arada yazıyorum. kendime gelmem lazım, kadın kadın titre ve kendine dön..

şimdi bir iki el daha oyunus oynayayım, sonra gazetemi okuyayım ve uykuya dalayım..filozof kaçıncı uykusunda, ben oyuna dalmış vaziyette, biraz da utanıyorum ondan ama beni baskı altına almıyo Allah tan.. belki biraz alması gerekiyo kimbilir.. adam su içmeye kalkıyo, tuvalete kalkıyo ben hep oyunda, kelime kaçıracağım diye kısacık laf atıyorum ona yanımdan geçerken.. sonra da yatakta bir saat cumhuriyet okuyorum şıkır şıkır sayfaları çevirip, okuma lambasının eşliğinde..çok kabahatliyim çooookkkkk... bişii dese elbette yapmam ama benimkisi biraz fazla oluyo gibi, en azından ben öyle hissediyorum. annem burda oldu mu kızıyo bana, gülümsüyorum ona ve bildiğimi yapıyorum.. çok içimi açtım, haydi kalın sağlıcakla....