Perşembe, Ocak 25, 2007

SOBE

Kovuktakiler sobelemiş beni..

İşte benim de beş bilinmeyenli denklemim:

Her zaman derli toplu olmak isterim, kendime de evime de bakmayı severim. Evim dağınık olmamalı. Ter kokusundan nefret ederim, kirli giysilerden de..

Kendimce önemli olan olayların öncesinde hiç uyuyamam. Kalbim pır pır atar. Önemli bir yemek veya davet öncesi ne giyeceğim konusunda kafamı iyice bir yorarım. Gezi öncesi bavul hazırlamak beynimi çok meşgul eder, tanımlı ve az giysi koymaya çalışmak yorar beni..

Sorumluluklarımı iyi taşırım, sabırlıyım. İnsanlara karşı soğuk gibi görünsem de, beni tanıyanlar o görüntünün arkasında yumuşacık biri olduğunu hemen anlarlar.

Sildiğim kişileri tam silerim, onlar benim için artık yokturlar. Aynı ortamda bulunsak bile görmem onları, ama gerçekten görmem, silüet halinde bile yokturlar. tabii ki bu aşamaya kolay gelinmemiştir kuşkusuz. Birisinin yalanını yakaladığımda, bana herşeyi yalan söylüyor gibi gelir, bu huyumu beğenmiyorum. Önsezilerim çok güçlüdür, sanki olacakları önceden bilirim.

Utangacım, övülmekten hoşlanmam, yaptığım iyilikler dile getirilmemeli, nereye bakacağımı, ne söyleyeceğimi bilemem sonra, rahatsız olurum. Geçmişteki hatalardan da bahsedilmemeli bu arada... işte böyle, hemen aklıma geliverenler bunlar..

Ben de,ASORTİK KREP, nİLLY , AGE 35, nİMET VE PONÇİK İ SOBELİYORUM..

Çarşamba, Ocak 17, 2007

YOK OLAN DEĞERLER

Geceleri hava sıcaklığı düşse de bizim coğrafyaya bahar geldi. Kalın giysileri bu yıl giymek pek kısmet olmadı, keşke hiç çıkarmasaydık. Günlerce sürmüştü dağınıklığı oysa.

Yazmayalı bir haftayı geçmiş. Bazen hiç yazmak istemiyorum. Yazacak şeyin olmaması değil yazmak istemeyişim, ruh hali olabilir. Tanımlı bir sorun da yok ama, bahar yorgunluğu mu bu, bilmem.

Yorucu ve sıkıcı ayrı ayrı yerlerde iki toplantıya gittim bugün. Bazen konumunuz gereği, yapılan konuşmalara gereken cevabı veremiyorsunuz ya bu beni delirtiyor. Verilecek öyle de tumturaklı laflar var ki söylenebilecek, ama susmak zorunda kalıyorsunuz. İlk toplantıdan karnım şiş olarak ayrıldım, hem de konuşabileceğim birçok olay silsilesi varken. Benimle birlikte ayrılan arkadaşla lafladık yolda. En iyisini yaptığımı, karşındaki kişi gibi basit davranmadığımı filan söyledi ama, içim içimi kemirdi. Kısaca arkadaşlar, herşey gelip paraya dayanıyor, menfaatler ön plana çıkıyor, yapılan sosyal çalışmalar için kimse elini cebine atmak istemiyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum da buna etken tabii ki. Bir de dinci örgütlenmelere bakarsak, bunun tam tersi, adamlar gayrimenkullerini bağışlıyorlar, gözlerini kırpmadan, verilen paraların haddi hesabı yok. Sivil toplum örgütlerinde görev alacak kişilerin ceplerinde akrep olmaması, bir takım özverilerde bulunmaları gerekiyor. Günümüzde herşey para olmuş...

İkinci toplantı okulda, öğrencilerin başarılarının arttırılması ile ilgili bir çalışmaydı, branş öğretmenleri, idareciler ve vakıf yöneticilerinin katıldığı.. Verimli geçtiğini söyleyebilirim. Akşam yediyi geçiyordu sona erdiğinde.

Sonra.... kardeşime gittim, karnımın şişini indirmem lazım. Konuştuk ordan burdan, beni biraz rahatlattı. Etrafında bulunan insanları birarada tutmak adına, olgun davranmaya çalışmak ne kadar zor yaa... olanları eşime anlatsam ortalık epeyce karışacak, sus diyorum kendi kendime, öyle davranmam gerekli çünkü..

Evde, biraz da kendimi bulduğum Star TV deki diziyi izledim, hani 8 de başlayan, izleyenler bilir. Arkasından da Kanal D dekini.. İşte gün bitti, artık yatma hazırlıkları. Yarın temizlik günü, reklam aralarında yatak takımlarını değiştirdim acele acele, tv izlerken de hep örgü ördüm sıkıntımı atma amaçlı... Artık yatabilirim.
sevgiyle kalın arkadaşlar.

Pazartesi, Ocak 08, 2007

EVİM EVİM GÜZEL EVİM

Ne kadar zorlandım bu postu yazarken!! işte uğraştım gün boyu, olmadı.. evde akşam ugraştım yine beceremedim. Sonunda yeğenim imdadıma yetişti, ona çoook teşekkür ediyorum. Bana kalsa yandık valla, yazamazdım post most..

Bayram, yeniyıl.. herşey geldi geçti. 2007 li rakama alışmaya başladık bile, sekiz gün geçmiş gitmiş.

Bayramlar ana baba evinde pek güzel geçiyor. Dört kardeş, eşleri, yeğenler.. kalabalık, yapılacak iş çook.. ama kafa yorgun değil, oranın hayhuyuna alışıveriyor insan. belki otuz yıla yakın bir zamandır babaevinde değildik yeniyılda. Bayramın birinci günü kurban işini çiftlikte hallettikten sonra akşam üzeri yola koyulduk, hani hep derim ya bayramlarda herkes bulunduğumuz tatil bölgesine akar, biz ters yöne, birbuçuk saat sonra annemlerdeyiz. Kardeşim bir gün evvelden gitmişti, aileme yardıma, onların sağ kolu gibi. Benden büyük olan N.. yılbaşı balosuna katılacaktı bir gün sonra gelecekti. Neyse...akşam yemeği hazırlanmış, masa kurulmuş bizi bekliyorlar... O gece saat onbir gibi İzmit teki kardeşim de geldi, evde tam da bir bayram havası, yeniyıl da cabası..(pek kafiyeli oldu)
anne baba da dahil cumbur cemaat tombala oynadık, annem ilk kez oynamış, üstelik tombala da yaptı. Babamın çıkan sayıların üzerine kağıt parçalarını yapıştırma çabaları da görülmeye değerdi. Yedik, içtik, güzel bir yeniyıl gecesi yaşadık. .bir havai fişeğimiz eksikti, öylesi yanii..
diğer günlerde de gelen hısım akrabalar, bizim büyükleri ziyaretlerimiz.. Ailem küçük bir taşra kasabasında yaşadığından bayrama ait ne varsa yaşanıyor oralarda, bu da benim çok hoşuma gidiyor..

Dördüncü gün döndük eve. O kadar patırtıdan sonra ev tıs pıss.. Uyum sağlayamadım hemen, markete gittim biraz alışveriş yaptım kendimi rahatlatmam için.

İki gün de kendim ekledim tatile, gitmedim işe bir hafta yaptım dinlenceyi. Bu sabah çok zor kalktım, hep geç yatıp geç kalktığımdan, akşam erken de yatsam uyuyamadım, yatak battı, uyku sıktı.. Eşime uyandırmasını söylemiştim geceden. Onun hiç uyku problemi olmaz yattı mı hemen gider. İki telefon bir de saat kurmama rağmen kalkamadım, kapatıp devam ettim uykuya. Allah tan o uyandırdı da toparlanabildim.

Dün akşam üzeri çiftliğe gittim, kuzine yakıyorlar, sıcacık .. kestane, patates pişiyor fırınında. Hatta Filozof un da ekmek bile yoğurup pişirmişliği vardır kuzinede. Göveç yapmış, ağzını da hamurla sıvamış benim bilmiş, pek bi lezzetli olmuş.

Yavru Alman kurdu var, bize geldiğinde 40 günlüktü, şimdi üç aylık, içerde gezinip duruyor, güya bekçilik yapacak büyüdüğünde ama sümdük yapmış hayvanı Filozof. Ama hala umutlu, büyüyünce performansını gösterecekmişş, bilmem artık. Isırma antremanlarını üzerimizde deniyor bir de sevimli ki.. Elimi veriyorum ağzına hafif hafif ısırıyor ama gıdıklıyor da, elimi ağzından birden çektim, dişleri jilet gibi, elimin üstünü çizdi, kanattı. Şimdi bile acıyor ısırdığı yer.

Filozof kendi işinden ayrı birkaç iş daha yapmazsa içi rahat etmez. Üniversite yıllarında da öyleydi üç ayrı gazetede IBM çalışır akşam üzerinden gece yarılarına kadar, gündüz de okula gelirdi, derslerde uyuyarak tamamlardı uykusunu. Evliliğimizin ilk yıllarından başlayarak da bu böyle devam etti gitti. Bu yıl da besi hayvancılığına taktı ve gerçekleştirdi de..yetmişe yakın dana aldı bir kısmını bayramda sattı, bir kısmını yarın kesime gönderecek. Akşam kalan bekçi memleketine gittiğinde veya hastalandıklarında hayvanların yanlarına giriyor, bakımlarını da yapıyordur Allah bilir. Eve geldiğinde bir koku bir koku, banyoda soyunsa bile hemen giysilerini balkona çıkartıyorum, sonra da giysileri diğer çamaşırlara katmadan ayrı yıkıyorum, kısaca arkadaşlar bende iş çoookkkk.. Ama mutsuz değilim bütün bunlardan, işler böyle olsun, başka problemler olmasın.

Bayramda diyeti miyeti bıraktım, iki ayda almadığım yağı dört günde yemişimdir, normalde hiç tatlı yemeyen ben, onu da yedim. Kısaca hiç dikkat etmedim, göz açlığı da var ya koyverdim kendimi.. İşte de yazıyorum diyete 88 kg la başlamıştım iki ayda yedi sekiz kilo verdim, eski giysilerime kavuştum. O kadar yememe rağmen birbuçuk kg almışım, hemen çeki düzen verdim kendime evime gelince, ve şu anda 82 yim. Daha çoook vermem gerek ama sıkı etliyim pek kilomu göstermiyorum yani öyle diyorlar.. Daha onlarca kilo vermem gerekli, ama azimliyim..

çok yazdım çookk.. başka postlarda buluşmak üzere diyor ve çekiliyorum efenimm..