Perşembe, Şubat 15, 2007

Evimizde kanaryamız var bizim, hem de siyah beyaz. Filozof beşiktaşlı, özellikle arayıp hediye etmişler. İlk geldiği günler sesi soluğu çıkmadı, sonra ötmeğe bir başladı ki, durdurabilene aşkolsun. Temizliğini, yemini suyunu kardeşim hallediyor, onunla konuşa konuşa, nazlıya nazlıya bitiriyor işlemlerini. Ben pek bilmem hayvan bakmasını. karşıdan severim de dokunamam, huylanırım. Daha önceki postlarımdan birinde Alman kurdumuz Reks den bahsetmiştim. Bu kadar sadık bir hayvana ilk kez tanık oluyorum. Genlerinden mi geliyor nedir o kadar asil ve itaatkar ki! Geçen gece Filozof eve getirmiş gelmiş onu çiftlikten, neymişş: eve de alışacakmış. Tarasa koyalım dedim, üşüyebileceğini söyledi, evde tutamam, girişe ayakkabılığa bağladı, hayvan şaşkın, orada da olmadı tabii.. Ben bir taraftan söyleniyorum, sonunda banyoya soktu, şampuanlarla yıkadı, tekrar götürdü gitti çiftliğe. Yıkama faslında hiç yanında bulunmadım, banyodaki birtakım şeyleri karidora aldım, tanık olmamak için girdim yatağa yattım. onlar gittikten sonra gecenin bir yarısı ov bakalım banyoyu, şartla heryeri. Valla bu erkeklerin bir tarafları hep çocuk, hem de hiç büyümeyen cinsinden.

Akşam, yakın dostlarımız olan bir aileyle yemeğe çıktık, daha onlarla buluşmadan, arabada bana hediye aldığı yüzüğü verdi, çok beğendim. Ama benim adam, parmaklarımı çok zayıf ve zarif olarak hayal etmiş olacak ki, ancak serçe parmağıma oldu, oraya taktım ben de.. Büyükçe bir kalp şeklinde ve üzeri taşlarla bezeli, pırıl pırıl, serçe parmağıma da yakıştı yanii, hiç büyütmeyi düşünmüyorum, oraya oldu o.. Yemekten sonra çiftliğe çıktık kahve içme bahanesiyle, erkekler içmeye devam ettiler. Belli bir dozdan sonra içkili ortamlarda hiç bulunmak istemiyorum çünkü hiç içkiyle aram yoktur. bayan arkadaşımız da içiyor ama üç kadehten sonra içmedi bir daha. Alkolun etkisiyle Filozof kendini kaybetmiyor, vücut sağlam ama çok konuşuyor, herşeyi o biliyor, anlatıyor da anlatıyor, hiç kimseye laf vermiyor. İşte bu gereksiz ve uzun konuşmaları dinlemekten sıkılıyorum. Reks hep tepesinde, aynen bir çocuk gibi biryerlerinden boşluk buluyor ve hemen yanına kıvrılıyor, kafasını koltuk altına sokuyor. Bir de kocakafa pamuğumuz var ama onun cinsini bilmiyorum, biz orda olduğumuz sürece kapıyı tırmalıyor açın içerisini izliyeceğim diye, asla içeriye girmiyor, çünkü yasak. Kapının ağzından bakıp duruyor bize, Reks i de kıskanıyor. Filozofun bütün kıyafetleri köpek kılı, ona göre hiç tüğ dökmüyor ama yıkarken banyonun giderini tıkamış tüğden, nasıl dökmüyorsa.. Biraz önce yıkanan çorapları katlıyorum da köpek kılından geçilmiyor, ayıkla ayıklayabildiğin kadar.

Hafta sonu İstanbul a giderken kanaryamız üşümesin diye kaloriferleri açık bıraktım 30 da, oda termostat ayarını da düşürdüm 15 gibi.. Gece gündüz çalıştı tabii, ısı da düşükte olduğu için terleme yapmış, gelince yükselttim ısıyı, pofff pofff dedi ve çalışmasını bitirdi yorgun olarak makina. Servisi arasak iki gün sonrasına randevu verecek, klimalarla idare edeceğim ama ısı heryere eşit dağılmıyor ki, yatak odası soğuk, banyo da öyle. Kalorifer tamirinden anlayan, Filozofun elemanlarından biri geldi yapmak için, memesi tıkanmış temizledik dediler, su da basmışlar gittikleri gibi yine çalışmadı. Yine Filozofu aradım, olmadı diye, tamirciler arzı endaam ettiler yarım saat sonra, bir de biz bunu temizleyelim dediler kurumlarından. Yenge, gazete kağıdı, bunlar yetmez daha çookk, yenge elektrik süpürgesi, yenge kuru bez, ben hemen tedarikçi..Yaklaşık temizlikleri bir buçuk saat filan sürdü, bu arada hava da karardı, bir de ışıldak istediler ama yokkk dedim, gördüğünüzü yapın, bir de ışıldağı temizletecekler bana bir saat..Neysee tamirat bitti, ben iyi niyetli, ellerinizi yıkayın banyoda sıcak suyla dedim, hay demez olaydım, tarasın pisliği yetmezmiş gibi bir de banyoyu ellerinden akan ve sıçrayan kurum sularıyla benzetmişler, iki gün önce yıkayıp kuruttuğum banyo paspaslarını yağlı kurumlarla benek benek kirletmişler..Hadi yine banyo temizliği arkasından tarasa bir çıktım, aman Allahım yerler, pencereler kapılar elektrik süpürgesi, çamaşırlık, mandallar
herşey ama herşey yağlı kurum içinde. Giydim eşimin ayakkabılarını aldım elime bezleri ve cifi, ov bakalım her yeri, fırçala yıka sil.. Tam iki saat sürdü temizlik. Süpürge de kurumdan dolmuş mu, toz torbasını çıkartırken içeriye de yayıldı kurumlar, aman yaa.. sinir oldum. Makinanın yıkanabilecek tüm aksamlarını önce cifle ovup sonra yıka kurulaa.. Cinler tepemde, iki gün bekleyip servisi bekleyemedim bana birsürü pis iş çıktı. İşim bittikten sonra tırnak aralarım simsiyahtı, çıkartmak mümkün olmadı, baca silkeliyeciler gibiydi.

Uzun lafın kısası, her işi erbabına yaptıracaksın. Servis elektrik süpürgesi ve diğer gerekli olan malzemeyi kendisi getiriyor ve tertemiz, hiçbir yer kirlenmeden teslim ediyor gidiyor.
Bu günkü post pek iç açıcı olmadı. Diğer güzel postlarda buluşmak üzere, sevgiyle kalın benim caanım arkadaşlarım..

1 yorum:

nilly dedi ki...

Seni epey yormuslar Kralicem. Dedigin gibi isi ehline birakmaktafayda var. Bizimde banyodaki lvoba ve du mulugu tip tip su akitiyordu kac zamandir. Kardesim tornaviayla sikmaya filan calisti am olmadi tabi. Sonunagecen gun sitenin adamlari geip halettiler. icim gidiyordu o tip tip akip giden suya.